18 Ağustos 2010 Çarşamba

İş başında 19

Boş yaşadığımızın farkındamıyız ?


Önem verdiğimiz şeyler gerçekten ne kadar değere sahip?

Bu durumda değer nedir ?



Kısa vadeli düşüncelerin, aceleci sonuçlarının , ömürsüz isteklerini tatmin etmek peşinde koşuyoruz.
Sonrasında bu solmaya mahkum doyumların, ivedi çıkarımlarının telaşlı düşünceleri ne yazık ki benliğimizi doldurmaya yetmiyor.

Önceleri şişiriyoruz onları. Sonra bu kof görüntüye güvenip, yenilikleri üzerine bina ediyoruz.
Sonrasında durumumuz malum olsa bile hissedilen meçhuliyet den ibaret.

Şöyle bir bakıyorum geçmişime, incir çekirdeğini doldurmayacak şeyler yapmışım , hem de gözümde dağlar kadar gözüküp, dünyaları yıkmama neden olmuş olarak. Ne benliğimi anlamışım, ne de benliklerini hayatımdaki insanların.  Fazla düşünmeden üzerinde sadece yaşamışım, bir yenisinde değişmek üzere.
Hep ertelemişim, hiç sonu gelmeyecek bir geleceğe kendimi. Önümdekini kendi usullerim ile yenip , sahip olmam gerekenleri düşünmekten, anlamamışım doğasını yaşamanın, bilememişim ben demek ne demek.
Ben olmayı bilmeyen sen olmayı bilemez ki. Kendini bilmeyen seni nasıl tahmin eder ki ?

Genelde hep karşındakini düşünmek gerektiği söylenirken itiraz ederim buna , gerçek böyle değil.
Kendi içimizdeki boşluğa dolmadan, içimizi nelere açacağımızı bilmeden, aynada baktığına selam vermekten vaz geçmeden seni anlamak mümkün değil.


Dışarısı senler ile kaynıyor.

Sırada daha onlar var.



Anladıklarımın içerisinde bir tek kendim yokum.....