28 Eylül 2010 Salı

Anka

Sundu suyunu, hayatının özünü, hoyrat ellerine, duruşuna bakmadan, korkmadan.
Öldü tekrar tekrar, düşmedi, yıkılmadı, yılmadı tekrar ve tekrar öldü hiç bıkmadan.
Yeniden doğdu, büyüdü, uzunca yollar yürüdü,  yine karşısına geldi. 
Sonra sundu suyunu , hayatının özünü, tekrar ve tekrar, hiç usanmadan. 


Ankayı hep efsanelerde duyardık, nerede olduğunu düşünmezdik bile. 
Peki kafesi göğüsümüz ise, sizce kendisi nerededir ?

27 Eylül 2010 Pazartesi

İş başında 29

İnsan dediğimiz bu 46 kromozomlu yaratığın neler yapabileceğini biliyormusunuz ?
Ben biliyorum ve bildiğim kadarı beni iğrendiriyor.



Aklını egosal tatminler ve basit hazlar ile bozmuş bir toplumdan düzgün bir birey
çıkmasını beklemek nasıl bir hata ise aynı şekilde insanların değişeceğini düşünmek de
bir hata gibi gözüküyor.

Sanki bir gün değişebilir olmanın kapısını kapatmamak için hikayeleri dillerde dolaştırmak
bir şekilde düşüncesini bile canlı tutmak.

Aşk içinde, sevgi içinde aynı...

Aslında tüm güzel duygular için aynı.


Güzeller mi gerçekten ?

Bilmiyorum öyle söyleniyor.