12 Mart 2010 Cuma

İş başında 7

Öksürürken beyni yerinden oynayacak gibiydi.
Burnu tıkanmış, boğazı öksürüğün veridiği tahrişi yaşıyordu. Tabiri caiz ise tam bir mızmız hasta durumundaydı.
Gerçi kuyruğu dik tutmaya devam ediyordu. Hasta olduğunu masasındaki ıhlamur bardakları , üzerindeki polar ve sesindeki değişiklik dışında anlayamazlardı.

Kendi kendine teşhisini koymuştu. Sebebi bildiği gibi sonucuda biliyordu.
İki bilemedin üç gün sürecek bir rahatsızlıktı bu. Tabi kendisi müdahele etmezse daha da uzayabilirdi.
Uzun zamandır ekonomi yapmak adına öğle yemeklerini geçiştiriyordu. Akşam yemeklerini de geçiştirdiğini düşünürsek vitamin alabileceği hiç birşey kalmamıştı. Kendine bakmaya yeniden başlaması biraz masraflı olacaksa da yapılacak birşey yoktu. Bütün bunlar esnasında yalnızlığı bir kere daha düşündü. Aklındaki model ile yaşadığını örtüştürmeye çalışması sektelere uğruyordu. Kendinden emin tavrından vazgeçmedi.
Kendi ile başbaşa kalsa bile bu tavırdan vazgeçmiyordu. Mutlak doğru gibi bir kavram olmadığından ötürü şahsi değer yargıları edinmişti yerine. Gerçi var olan oluşumdan farklılıkları fazla değildi. Sadece daha katıyve basitti .Bu katılık onu ince ayrıntılar ile uğraşırken kati analizlere sürüklese de halinden şikayetçi değildi.

Sakince yemeğini yedi. Bu sefer zamanın nasıl aktığını fark etmemişti bile. İşlerini bitirdiğinde geriye kalan zamanda neler yapabileceğini düşündü. Kendi açısından bekleme sürecindeydi. Öyle bir gidişata oturtmuştuki işleri , bir süre sadece küçük rota düzeltmeleri ile ilerleyen bir gemi gibiydi herşey.

Saatlerin geçmesini ama kendi için iyi geçmesini istedi. Performansındaki düşüklük onu rahatsız etsede bu ona yaşlandığını bir kere daha gösteriyor olmuştu.Yolunun sonunu düşündü. düşünürken düşünmeye çok vakit ayırdığınıda düşünmüştü. Acaba diğerleri haklımıydı ? Hayatı olduğu gibi alıp, sürüklenmelere izin vermek daha mı doğruydu ?

Belkide soru  "doğrudan" çok "kolay " şeklinde olmalıydı. Çoğu kimsenin hayatı kolay yolu ile yaşadığını, kolaylıkların sürekli olarak artması ilede olayların özünden uzaklaştıklarını düşündü. Hayat basit olmalıydı ama kolay değil.

Zaten basitliğin içerisindeyken bu kadar mükemmel ve karmaşık gelmesi bizim kendi yetersizliğimizin sonucu diye geçirdi zihninden .Hayatı elma kurdu olarak yaşayacak değildi. Yenmek veya yemek şekline basite de indirgeyemezdi. Aklının neden var olduğunu bir kere daha sonuca bağlamaya çalıştı. Var olan aklı ve bilgisi, yani kapasitesi sadece hayatını sürdürmek için gelişmiş olamazdı. İhtiyaçları bir hayvandan daha fazla ise o taktirde sınırlarıda bir hayvanınkinden geniş olmalıydı. Peki neden bir hayvan gibi yapıyordu yaşamdaki tercihlerini  ? Şuan bile bedeni dürtülerine yenik düşebilirdi.

Bu kadar basitti aslında. Dışında taşıdığı kılıf ile  içinde taşıdığı arasındaki mücadele belkide en eski düşünürlerin bile ele aldığı bir konuydu. Yinede bir sonuca ulaştıramamalarına anlam veremiyordu ama vermeye çalışıyordu. "Galiba yoruluyorlar"dedi kendi kendine. Kolay değildi üzerinde yürüdüğü toprağın ve onun üzerinde yükselen hayatın cazibesine ve şartlarına rağmen yaşamak. Yaşamın içindeydi ve yaşam onun dışından akarak kendini yabancılaştırmasına neden oluyordu. içinde eriyip bir bütün olamamıştı. Yaşam dediği şey o kadar hızlı akıp gidiyordu ki , kendi ritmi ile onunkini birşeştirmesi ne yazıkki mümkün değildi. Yaparsa belli bir süre sonra tökezlemeye mecburdu. Kim olsa tökezlemeye mecburdu. Sistem bunun üzerine kurulmuştu. Böylece tökezleyen düşüyor ardından gelen onun üzerinden yükseliyordu.  Bu şekilde sürekli yükselen ama anlamsızca ve amaçsızca yükselen bir çıta vardı. Bir süre sonra çıtayı taşıyan değerler ortadan kalktı . Çıtanın kendisi yükselmeye devam edip karanlıkta böcekleri kendisine çeken bir ışık gibi olmuştu. Herşey o kadar çok yönlü ve o derece hızlıydı ki kendine zaman ayırması mümkün değildi.sistem kurucuları kendilerini bunun dışında tutmayı bilmişlerdi. "Güzel bir manuplasyon tekniği, saçma sapan şeylerle meşgul et ve aptal kölelerden oluşan bir güruhun olsun. Senin gösterdiğine koşsun. Bencilce koşsun. Bölünerek, küçülerek koşsun" Düşmanını sevmesede stratejisine hayran kalmıştı.Ya oyunu oynayacaktı , yada oyunun dışına çıkacaktı. Doğası gereği herşeyi dışına çıkmaya eğilimliydi. Oda öyle yaptı. Şimdi alabildiğine yalnızdı. Sorumlulukları kısıtlı, beklentileri sade ve güvenliydi. Şimdi oyunun dışına çıkmaya başlamıştı ama kendini orada tutmak kolay olmayacaktı. Yinede mücadele ettiği şeyler karmaşık olsada kendince içerisi ve dışarısı diye ikiye ayırabilmişti görüşünüde gülüşünüde. İçinde tuttuğu çekirdeği korumak istercesine kendine sarılmak istedi. Belkide yalnızlığını geçiştirmek içinde bir hamleydi. Engel oldu dürtüsüne. Normalde herşeye engel olup kontrollü yaşadığı gibi yalnızlığıda kontrollü yaşıyordu.
Tüm bu olan biteni ve koşuşturmacayı gereksiz gördü. Kaybolmak değil var olmak istiyordu. Belki geride kalıp ,belki gözden uzakta ama var olmak istiyordu işte. Kimsenin yıkamayacağı kadar güçlü,  herşeyin akışına direnecek kadar kararlı. Öylece durdu bir an. Sonrasını öncesini düşünmeden durdu. Zamanın bile durduğunu düşünerek , hatta hissetmeye çalışarak durdu. Sanki vitesi değiştirmek için debriyaja basmak gibiydi yaptığı. Tüm vücudu bu karmaşadan uzakta olsa nasıl hissedeceğini bilemiyordu. Sadece olabildiğince dingin bir hisse ulaşmaya çalıştı. Sonrasında ağır ağır seslendirdi düşüncelerini.

"Ben" dedi. " Önce ben var olmalıyım. Zaman bana göre akmalı, yediğimden ve kokladığımdan kendime göre keyif almalıyım. Kendimi geliştirip gerçek anlamda daha fazlasını almalıyım" diye düşündü. Bu kadarı ile yetinmek , ne aklının nede merakının sınırlarını zorlamadan , bedeninin üzerinde tam kontrol sağlamadan öylece oturmak ona göre değildi.  Hakkı bu olamazdı yaşamın ve mücadelenin. İnsan olmak böyle birşey olmamalıydı.  " Yaşam hak ettiği şekilde yaşanmalı, aceleyle değil, karmaşayla değil. Yalın tatların hazzıda çıkartılmalıyım. Yedi rengi bilmeden binlercesi ile uğraşmanın anlamı yok. Hayvanlara benzeyeceksem bu aklın bu bedende yeri yok" dedi . Daha doğrusu dudaklarından yayılan titreşimler bu anlama geliyordu.

Galiba sadece onun için bu anlama geliyordu..

11 Mart 2010 Perşembe

İş başında 6

Eve geldiğinde fazla birşey ile ilgilenmek istemedi. Bir süredir üzerinde olan boşvermişlik halen etkisini koruyordu.
Televizyon ile vakit geçirmeyi tercih etti. Akvaryumun ışığını yakıp hayvanın yeterince güneşlenmesini sağladıktan sonra duraksamadan ani bir şekilde boş tabağa uzanıp aldı. Şaşırtıcıydı ki hayvan ürkmemişti bile. Yeniden tabağı doldurup yerine koyarkende aynı yöntemi izledi. Sonuç şaşırtıcıydı. Yemeğini yemesi için onu yalnız bıraktı ve birşeyler atıştırmak üzere mutfağa döndü. Son birkaç gündür  kaçırdığı kantar topuzu git gide rahatsız ediyordu onu. Bir işaret bekler gibiydi, Sanki bir olayın beklentisi içerindeydi, hani " şu olsun sonra " cümlesi için gerekli bir tetikleme gibiydi.Yemeğini isteksizce tüketti. Çevresine bakıp sınırdaki karmaşa içerisindeki düzene göz gezdirdi. İçinden hala birşey yapmak gelmediği için uyku tulumuna girip isteksizce uyumaya çalıştı. Zamanın geçmesini istesede dinlenmeyi ve ertesi günkü işleride düşündüğünden gözü saatte takılı olarak ne kadar uyuyabilirse o kadar uyudu. Saat gece yarısını bulduğunda operasyon için işyerine gitmesi gerekiyordu. Kullanacağı ekipmanı hazırlamayı erteledi. Onun yerine bitmek tükenmek bilmez bezginlik içerisinde uyku tulumuna sarılıp gözlerine kadar çekti ve bir peçenin ardından izler gibi televizyona daldı.


Bir süre sonra bir ses ile içine girdiği halden uzaklaştı. Akvaryumdan gelen ses üzerine artık hayvan ile ilgilenmesi gerektiğini fark etmişti. Kalkıp akvaryumun yanına gitti. Ani bir hareket ile hayvanı kavradı.
Korkmuş gözükmüyordu aksine gayet sakindi. Parmağını başının üzerinde boydan boya gezdirmeye başladığında gözlerini kapatan hayvan ağızını açmış ve boynundan yukarısını gerginleştirip beni sev dercesine uzanmıştı. İnce narin yapısına bu gerginliği ve uzun vücudu ile alabildiğine çekici gözüküyordu.
Hayvana her ne kadar soğuk yakıştırması yapılsada bir seksapeli olduğuna inanıyordu. Sonuçta yürüyüşünden duruşuna kadar kendine has bir vakurluk ve gövde gösterisi mevcuttu. Henüz yavru olmasına rağmen sanki küçültülmüş ölçekte bir yetişkin yada uzaktan izlenen bir ergin edasındaydı. Vahşi hayvanın elinde gayet rahat bir şekilde otururcasına durması hoşuna gitmiş , sevdikçe keyif ile aralanan ağızından pembe kısımları görmesi değişik bir tür sempati duymasına nedne olmuştu. Göğüsüne yaklaştırıp başının üzerini öptü. Sonra boynuna yakın bir şekilde yerleştirip ısınması için kafasını ona yasladı. Boynu ile geniş omzu arasında kendine yer bulan hayvan sessizce oraya yerleşti.kıpırdamadan durmasının verdiği cesaret ile yediklerinin artıklarını tepsisi ile kaldırdı. Bulaşıklarını yıkayıp tekrar salona döndüğünde içinden sadece yatmak geçiyordu. Tekrar uyku tulumunun altına girdi. Onu bir battaniye gibi kullanmayı tercih ediyor ama fermuarını tam açmadığı için her seferince ufak mücadeleler sergiliyordu. Hayvanı boynundan alıp göğüsüne yerleştirdi. elini üzerine kapatıp huzurlu uykusunu kesmemesini sağladığında fark ettiği birşey oldu. Her ne kadar soğukta üşümesede rüzgar için aynı şeyi söyleyemezdi. Rüzgar ile gerçekten kendini kötü hissedebiliyordu ve şuanda ciğerlerine giden soluk borusunda yanma olduğunu fark etti." Sanırım üşüttüm , hemde sağlam " diye söylendi.



Sabah işe tekrar döndüğünde tuhaf bir biçimde enerjikti.Gerçi operasyondan sonra buraya geri döneceğini düşünmemişti. Soğuk havada belki yanıltıcı bir his bile olsa performansının arttığını ve dinçleştiğini hissetmek onda yine bu dünyaya ait olmadığı hissini yarattı.Durum ne olursa olsun yine buradaydı. Her zamankinden daha spor giyinmiş, neşesi üst seviyelere ulaşmış şekilde çevrede dolanıyordu. Bu ruh halinde birazda iyi geçen gece operasyonunun etkiside vardı. Hatta tuhaftır ki normalde onun uzmanlıklarını kale almayan iş arkadaşları bile dün geceki operasyonda uzun bir süre onunla konuşup yapılacakları belirlemek ve analiz için uğraşmışlardı.
Egosu ister istemez okşanmış hatta belkide biraz hak ettiğini almış hissediyordu. Yinede sabahın körüne ayarlanmış bir toplantı aslında şuan için  istediği son şeydi. Yinede sakin kaldı ve bunuda avantaja çevirip çeviremeyeceğini düşünmeye odaklandı.

Toplantının ertelenmesi boşuna gelmesinden dolayı canını sıksa da ,ona yüzyüze görüşmede markaj yapma şansı sağlamıştı. Aslında olması gerekenin ve yapılması gerekenin nasıl gerçekleştirilmesini gösterme şansıydı elindeki ve oda bunu kullandı

Yarım saat kadar sonra önünde yeni bir modelleme ve daha farklı bir stratejik yaklaşım vardı. Elde ettiği bilgileri ve kurduğu yeni oyun stratejisini sorumlu müdürü ile paylaştığında  sorumlu müdür telefonun ucunda ağızını kapatmaya çalışmaktan başka birşey yapamadı. Yaptıkları ile git gide operasyonların içinde sınırlı sorumluluğunu fikir bazında yükseltiyor ve kendi yükselişinin sessiz darbesini hazırlıyordu. Yükselmeye çalışırken unutmaması gereken şey ayağını bastığı balçığa kendisini taşıma adına fazla güvenmemesiydi.

Az önce attığı adımların destekleyici yan planlarını gözden geçirirken işini bitirmiş olduğu dizüstünü toparlamaya başladı. Aklında en az iki ayrı alternatif plan daha oluşmuştu. Şimdi duruma yada işin gidişatındaki eğime göre konumunu koruyabileceğini düşündü alternatifleri vardı. " Düşünmek yetmez , emin olmalıyım " diye geçirdi içinden. Çantasını alıp emin adımlarla masasında uzaklaşırken çevresindekilere farklı bir elektrik yaydığını hissetti. Karizmasındaki bu artışın tek sebebinin edindiği başarının verdiği özgüven olduğunu bilmek onu keyilendiriyordu. Yüzünde yine o çarpık gülümsemesi belirmişti. Bakışları cam asansörün dışına kayarken göz ucu ile tam önünde durup onu dikkatle süzen genç kızı seyrederek çoktan şarkısını mırıldanmaya başlamıştı.

10 Mart 2010 Çarşamba

İş başında 5

Şirkete geldiğinde hala aklında kelebekler uçuşuyordu.
Kendince edindiği disiplinle zihnini odaklanmaya zorlasada kendini gülümsemekten ve şükretmekten alıkoyamıyordu.

Masasına oturduğunda sanki zamanda bir kırılma yaşadığını hissetmişti.Olan bitenlerle kendini bir anda daha pozitif ama farklı yada yabancı olacak kadar pozitif bir akıştan devam ederken buldu.

Çevresine baktı .Geldiğini kimse farkında değildi. Aslında farkında olup tepki vermemeyi seçmişlerdir diye düşündü.Arkasından küçük hatalarını bile raporlayacaklarını bildiğinden  izinli olarak hareket ettiği için kendini tebrik etti.

Aslında içinden hiçbir iş yapmak gelmesede bundan gocunmuyordu. Projede üzerinden yük kalkmış, her nekadar kendi sorumluluğunda olmasada  stratejik bazı bilgilerin değerlendirmesini yapıp gerekli yerlerle paylaştığı için psikolojik olarak konumunu güçlü tutmuştu. Sandalyede arkasına yaslandı ve ekrana bakarken çok farklı şeyleri düşünmeye başladı. Sandalyenin biraz laçkalaşması dikkatinden kaçmamıştı. Sanırım vermesi gereken kiloları olduğunu artık eşyalar doğaları ile yüzüne vuruyorlardı.

Öğle yemeğine çıktığında alıştığı şeyleri yapmaktan gocunmadı. Sanki bu tür küçük alışkanlıklar hayatının kontrolünü sağlamakta ona destek ve güven veriyordu. Sürüklenmekten bıkmış bir insanın kararlarınında katı ve kesin olması gerektiğini savunurdu. Bunu da kendi hayatında kontrolü elinden bırakmayarak uygulardı. Yemek faslı her zamanki gibi geçmişti. Sadebir yemek , sabit hızda tüketim. Göz teması olmaksızın, sohbet olmaksızın. Yinede öğle saati günün en sevdiği saatiydi çünkü tüm gün çalıştığı o yapay ışıklandırmalı hangardan sonra açık havada olmak ve bu saati beklemek ona moral ve motivasyon olarak oldukça iyi geliyordu.

Bahçeye çıktığında kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. Kurşuni hava ona yine yoğun duygular pompalıyordu.
İçinde fazla birşey kalmadığını düşünerek düşünceleri sanki eli ile itermiş gibi çıkartıp attı aklından. Bahçenin girişinde iken bir göz gezdirdi çevresine. Ayaktaki insanları , grupları görmek gayet alışıldıktı.
Onlara dahil olmaksızın kendine kalmayı düşündü. en azından gerçekten sohbet etmek isteyeceği biri gelinceye kadar. Sakin bir şekilde tentenin dışındaki tahta sıralara yöneldiğinde yağmurdan dolayı ıslak olduklarını fark etti.Gerçi dert değildi, her ne kadar göze batsada gençliğinde yaptığı gibi sıranın sırt kısmına tünemeyi uygun buldu. çevresine son bir kez baktı ve telefonu eline alıp müziği açtı. Kulaklıklarını taktığında sanki  bir kapıdan geçmiş ve çevresindeki herşeyi bir ekrandan izliyordu. en azından bu hisse kapılmıştı.
Eşikten geçmeden önce fark ettiği son şey çevresindeki herkesin üşüdüğü ama sadece sigara içmek için dışarı çıktığı idi. Müzik eşliğinde insanları incelemeye odaklandı. içindeki müzik ve kulağındaki ile gördüklerinin senkronu oldukça değişik bir panaroma sunuyordu hayattan. Bunda birazda dinlemeyi tercih ettiği türlerinde ve parçalarında etkisi vardı. Yinede gördüklerini sadece incelemeyi tercih ediyordu .İnceleme yapmak dışındaki zamanlarında bu şekilde bir sosyal topluluk arasında bulunmak onu rahatsız etsede şuanda arka bahçede yürüyüşe çıkıp tamamen yalnız kalmakda işine gelmiyordu. Arada bir bile olsa güzel giyimli bayanların seksi görünümlerini göz ucu ile takip etmenin hormonlarını dürtüklemeye yeteceğini düşündü.

"İş çıkmaz " dedi kendi kendine. iş yerinden hiçbir kadına dişi olarak yaklaşmayacağını kendine şart koymuştu. Böylelikle çıkabilecek çatışma ve sorunlardan uzak durduğu gibi aklınıda temiz tutabiliyordu. Kendi kendine birazda itirafta bulunmuyor değildi hani. Bu ortamdaki yada benzerlerindeki kadınların kendilerini sınıf olarak yüksekte görmeleri onu hem kızdırıyor hemde iğrendiriyordu.Şiddetle red ettiği şeyin sebebi aslında farklıydı ve bunu biliyordu.

Kızması aslında kendine idi. Belkide cahil , sığ ve vurdum duymaz olmayı istemeliydi. Acınası bir hayatı kesinlikle yoktu ama bir yıldız gibide parlamıyordu. Gerçi onun yıldız tanımıda herkese göre farklıydı. Yapılabilecek birşey olmasada , değişecek hiç birşey , yinede isteyebilirdi sıradan olmayı, kaçışı olurdu belkide. Diğer yandan farkındalılığın acısını çektiğinide biliyordu ve bundan dolayı gururulanmıyor veya güçlenmiyorda değildi. Acılarının yada kayboluşlarının  bir tür uyanışa giden yolda olduğunu ve "fazlasını istiyorsan bedelini ödersin" kuralına uyduğunu da kabullenmişti. Bütün bunlar gözünde kült bilimkurgu filminin ünlü sahnesi canlanmasına neden olmuştu

Kırmızı mı,  mavi mi ?

"Bu düşünceye dalmak için doğru zaman değil" diye takrarladı içinden. Tekrar iş başına dönmek için güvenlikten geçerken aklına hep aynı konular hakim oluyordu.

Sırada ne olduğunu merak ediyordu. Evet  fark ettiği buydu. Bir sonraki olacak olan hayatını olumlu mu olumsuz mu etkileyecekti. Daha doğrusu olumsuz olsa bile çevirebilecekmiydi ? Bunları düşünerek boşluğa bakarak ve bir robotmuşçasına cam asansöre bindi.
Önündeki ufak tefek kızı alansal olarak boğmamak için kendini cama yapıştırmıştı. Kimse ile göz göze gelmek istemiyordu. Nerede ise soluğunu bile tutuyordu. O küçücük alanda sosyalleşmek istemedi...

İşten çıktığında otoparka yürümek bir kurtuluş yolu, gün filminin finaline uzanan bir sahne gibiydi. Bazen saatlerin geçmesini sırf bu yüzden istiyordu, bu ana ulaşmak için. Her ne kadar ağırdan alıp jeneriğe fırsat tanımayı düşünsede, bir an evvel oradan uzaklaşmak geçiyordu içinden. Arabasına, güvenli ve artık kimseye hesap vermeyeceği alana dönmek istiyordu. Çıkıştaki hafif rampaya yönelirken onu gördü. Bu ortamda nadir olarak beğendiği ve göreceli olarak mütevazi gözüken bir kızlardan biriydi. Üzerinde durmak istemedi bu anın , selam vermekle yetindi. Gülümsemeyle birlikte aldığı karşılık içini bir yeni yetme gibi ısıtsada kendini koyuveremeyeceğini biliyordu. Yoluna devam etti.

Aklındakilerle yürüdü otoparka, arabasına.
Arabanın kapısını  kapatana ve müziği açana kadarda herşey asılı kaldı içinde, aklında ......

9 Mart 2010 Salı

İş başında 4

Alarmın sesi ile uyandı. Yatmakta olduğu yer konusunda pek seçici olmasada bazı fikirler oluşmaya başlamıştı.
Uzanıp telefonunu eline aldı ama sadece alarmı ertelemek ile yetindi. Olduğu yerde biraz kımıldanıp uyku tulumunun başını sonunu aramakla uğraştı. Sonunda iyice örütündüğüne kanaat getirip beynini kullanabilmek için başlangıç işlemlerine başladı.

Dün akşam yaptıklarını düşündü. Neler konuşmuş, neler yapmıştı. Neler yemişti ?
Çay içmediğini hatırladı gece ama onun yerine sağlep içmiş ve dürüst olmak gerekirse pek memnun kalmamıştı.
Yemek olarakta atıştırma yaptığı için hangi bileşen olduğunu kestiremiyor ama tahmini üçlünün kendisinde pek hoş olmayan sonuçları olduğunu acı bir şekilde anlamış bulunuyordu.
Kendince küçük durum analizini tamamladı. İlk yapması gereken şeyin ne olduğunu hatırlamak üzere kafasında hazırladığı yığını dürtükledi ve duşa girmekle başlamanın gerektiğini hatırlasada şu muhteşem bileşenler yüzünden öncelikle bir bitki çayı içip rahatlamalı diye karar aldı.

Büyük kütlesine rağmen yattığı yerden kalkması kıvrakçaydı. Güne bu şekilde ani hareketlerle başlamanın onu bir sonraki harekete sürüklediğini çok önceden anlamış ve düstur edinmişti. Kalkar kalkmaz gözü akvaryumu taradı. Evcil hale getirmeye çalıştığı hayvan orada öylece yatıyordu. Akşamdan verdiği yiyeceklerin bir kısmı kurumuş ve yenmeyecek hale gelmişti. Elini akvaryuma sokup yavaşça onu ses ile uyardı. Dün geceden dolayı sanki biraz daha yakınlık duyar gibydi. Sakince tabağı alıp içindekileri yanı başındaki büyük saksıya döktü.
Çevresine bir bakındı . aslında bir salondan çok bir yerleşkeye dönmüştü ortalık. durumdan rahatsız bir şekilde düşündü " Nereye kadar böyle gidecek ?" Sonra mutfağa doğru yol aldı. Geri döndüğünde elindeki kapaklı kupayı sehpaya koyup dizüstü bilgisayarını açtı. Aslında aklından bu güne rahat başlaması gerektiği geçiyordu ve her gergin güne başlarken yaptığı gibi masturbasyon yapmayı düşündü. " İyi olur" dedi ve öncesinden kaydettiği favori görüntülerindne birini açtı.

Bir yandan çayını yudumlarken gözü bir anda saate takıldı. Duş alıp traş olması ve hazırlanması için vakit azalmıştı. Dizüstünü ekranını örterek kapattı. Elindeki kupa ile banyoya yöneldi. Kupayı çamaşır makinesinin üzerine bırakıp duşa daldı. İçinden bir an evvel işini bitirip yüzleşmesi gereken ile yüzleşmesi için bir acele gelsede buna olabildiğince hazır olmak istiyordu. Ağır kanlılıkla akan suya odaklandı ve önündeki bir kaç dakika için kafasını boşaltmak istedi. Güzelce duşunu tamamlayıp  lavabonun önüne geldiğinde vücudundan akan sulardan rahatsız olmasada yinede  yerleri ıslatmaması için kapının üzerinden havluyu çekip aldı ve beline sardıkdan sonra fark ettiki bu geçen akşam misafir ettiği kadının kullandığı havluydu. Kendince evinde bir dişinin izini görmek biraz yadırgayıcı bir durumdu ama yinede konuyu kendi kafasında hemen tertip ve düzene getirmişti bile. Üzerinde fazla durmadan yapılacakların listesini oluturdu kafasında. Bunlarla beraber evi temizlemek ve bir parti daha çamaşır yıkamak üzere karar alıp bir yandan da elindeki hazır köpüğü yüzüne yaymayı sürdürdü. Birden fark ettiki elindeki bir sene önce aldığı şişeydi. Benzeri yada muadili değil ta kendisi idi. Ne kadar az traş olduğunu mu düşünsün yoksa zamanın farklı bir görecelilikle işlediğini mi bilemedi.
Zamanı yoktu yada şuan değildi. Üzerine fazlada düşünmeden yüzündeki tazeleri kazıyıp bıraktı.
Ellerini saçlarında gezdirdi. İnatçı bir şekilde sağa sola yatmış saçları inceledi. Şakaklarında beyazları vardı. birde ön tarafta bir kaç tel. Gerçi sarışın olduğu için fazla fark edilmiyordu ama yinede yaşlandığını bir kere dah hatırlamak .. aslında hatırlamaktan çok yüzüne vurulması gibi geliyordu. Seneler geçmiş ve nereye varmıştı ki ?

Yüzünü oğuşturdu. Şeklini değiştirebilse belki yeni bir hayata başlarım diye geçirmedi değil içinden. Sonra saçlarına tekrar baktı. Pek iyi gözükmeyeceklerdi. Her ne kadar saçlarını kendi kesmeye alışmış olasada bu aralar bir boşvermişliğin içindeydi.Dik ve inatçı saçları kendi ağırlıklarını kaldıracak kadar dirençli ve inatçılıklarının karşılayabileceği kadarda hafiftiler. Elleri ile geriye doğru şöyle bir yatırsada bu şeklin çok uzun dayanmayacağını farkındaydı. Uzamış favorileri onda hayvani bir görüntü oluşturuyor , saçlarının dikliği ile dahada öne çıkan bir yüzü bıraktığı sakalı ile onu ilk görüş için daha farklı bir statüye sürüklüyordu.
Daha olgun ...

Akşamdan hazırladığı takım elbiseyi giyerken acaba insanların kaç takımı vardır diye düşündü.
Pek giymeyi sevmediği için 4-5 takımdan fazla yoktu ama olması gereken bu muydu ?
Zaman zaman yaşadığı hayat ile başkalarının yaşadığını karşılaştırıp olması gereken çizgide mi diye gözden geçirirdi. Eğerki ayrıntılar lükse dayalı yada sinir bozucu ise önemsemez , aksi gibi çizgi dışına çıkan bir durum ise hayatını yeniden ele alıp olması gerektiği şekle sokardı.

Bunu yapmaya çok uzun zaman önce başlamıştı....


Mutfağa döndüğünde hemen ilacını alıp içti. Normalde aç karnına alması gereken ilacı yine çaydan sonra içmişti. Gerçi çayın besleyiciliği yada kan şekerine önemi ne kadar olabilirdi ki ?
Üzerinde fazla durmadan çantalarını alıp çıkmaya yeltendi. Uzun zamandır giymediği klasik ayakkabılarını temiz bırakması tekrar boyarken zaman kazandırmıştı. Birden aklına geldi hayvana yemek vermemişti.
Hemen kafasında hesaplayıp işinin ne kadar süreceğini düşündü ve dönerken uğrayıp vermenin daha mantıklı olacağı , bu vesile ile üstünüde değiştirebileceğini fark edip devam etti.

Arabaya binerken avukatının telefonu ile irkildi. Sanırım geç kalıyordu ama aralarındaki yolu hesaba katarsa geç kalma süresi beş dakikayı geçmeyecekti. Duraksamadan arabasını çalıştırdı. İşte her gün kendi ile başbaşa kaldığı o ana kavuşmuştu. Aklından " Büyük ve yüce olan. Yaratıp bağışlayan esirgeyen. Senden ayrı olamam.
Ben senim , senin iradenin dışında olamam. Verdiklerin için şükürler olsun. Bana elimdekiler ile en iyisini başarabilmemi kısmet eyle. Doğru yer ve zamanda bunları paylaşabilmemi kısmet eyle" diye geçirdi.

Tekrar hayata döndüğünde yolu tamamlamış ve avukatını da almıştı.
Avukat ile duruşma üzerine konuştuktan sonra havadan sudan bahsetmeye başlamışlardı.
Gerçi dışından geçen dialogları aslında içinde akan monologların ürünüydü yinede ses etmedi.
Aynı konu hakkında bu kadar birlikte ve ayrı konuşabildiklerine şaşırdı. Belkide bu durumu  politik olarakta gerçekleştirebilip kullanmalıydı.

Arabasını park ederken kafasında birazdan olacaklara karşı binlerce değil sadece dört ihtimal bulunuyordu.
Bunlardan hangisi gerçekleşecekti ?
Yazgısını kontrol altına almayı denemek.. İşe yarayacakmıydı ?

Adliye binasına girdiğinde karşı tarafın avukatı ile karşılaştılar. İki tarafın  avukatları kendi aralarında stajerlerin işe yaramazlığı gibi onlar için standart günlük konulardan  konuşurlarken içinde bulundukları durumun aslında ne kadar traji-komik olduğunu fark etti. İki meslektaş sanki  birazdan duruşmada birbirlerini ezip diş geçirmeye çalışmayacakmışlar gibi dışarıda gayet normal  konuşuyorlardı.

Duruşma salonunda beklerlerken zaman pek akmıyor gibiydi. Onların davasından önce birkaç aptalca davayı izlediler. İnsanların neleri dert ve problem haline getirdiklerini acınası şekilde izledi. Bir yandan da aklında kendi duruşması yer etmişti. Bu olan bitenden kendi durumunu nasıl ayrı tutup farkını hissettirebilir di ? Neleri değiştirebileceğini ve bunun için neler yapıp nasıl yapması gerektiğine odaklandı. Sadece ne olması istediğini düşündü. Dışarıya nasıl bir mesaj vermeli ve doğru anlaşılmalıydı ?


Duruşmaya girilip işleri  bittiğinde aldıkları sonuç karşısında herkes şaşkındı. Duruşma hiç beklemedikleri kadar iyi gitmiş sonuç kendi ve avukatı için harikaydı. Sonuçtan memnun bir şekilde otoparka doğru ilerlerken aklı mutlulukla kısmen boşaldığı için avukatının kurduğu bir cümleyi rahatça yakalayıp fark etmişti.

Duyduklarına ufaktan bir şaşırmıştı.

Beklemediği bu cümle ona  aslında o ana kadar birbirlerine nazikçe ifade eden, çok farklı bir dünyadalarmışcasına hareket eden bu iki meslektaşın kendi içlerinde nasıl bir oyun içinde hareket ettiklerini gösterivermişti.
Gerçi buna oyun denemezdi. Bu bir ritüeldi ve olması gereken buydu diye düşündü . Sanki medeni ve gelişmiş insanların olması gerektiği gibiydi herkes. Olay doğası gereğinin dışındaydı ama oradaydı işte ve yaşanmıştı.
Yinede garipsemişti. belkide kendi için uygun olmayan bir şeydi bu. Yinede karşı tarafın hezimetini vurgulayan tek bir cümle bütün bunları bu anlam ile noktalayıp mühürlemişti.


Demek ki o kadar sohbet ve samimiyet, iş ile dialoğu ayrı tutmalar gerçek amacı hiç değiştirmemiş
ama kendince bir çifte standart oluşturup birlikte akmayacak iki nehri aynı yatağa sokmuşlardı.
Hala vahşi, hınçlı ve hırslıydılar ama öyle gözükmüyorlardı.
İçlerindeki bu ilkel ve hayvani dürtünün medeniyet dedikleri kalıpta nasılda kılıf içine girdiğini fark etti.
Bu bu şekilde süre gelmiş ve sürmeyede devam edecekti.

Ama nereye kadar ?

8 Mart 2010 Pazartesi

İş başında 3

Sandalyede oturmak hiç hoşuna gitmiyordu.
Eğer sabit durması gerekecekse yatması daha normaldi.
Ama istediği bu değildi. Sandalyesini yükseltip diz üstünün ekranını arkaya doğru eğdi.
Ekranındakilerin gözülmesini istemiyordu ama oturduğu yer tam olarak masalar ile duvar arasında oluşan bir geçişin üzerinde idi ve sırtı bu yola dönüktü.

Çevresinde birçok boş masa olmasına rağmen onu buraya bağlayan geri adım atmaması idi.
Çok uluslu bir organizasyonda çalışmanın bazı dezavantajları vardı. Bunlardan biride içinin cadı kazanı gibi kaynaması ve jurnalciliğin had safhada olmasıydı. Kendi kendine söylendi ama dudaklarından tek bir titreşim bile yayılmadı.
Onu buraya çivileyen işe yeni başladığında gerek onun çaylak olduğunu düşünmeleri , gerekse sadece pisliğine onu ezmeye çalışmalarından dolayı ortaya almaları idi. Bu meydan okumayı kabul edeli aylar oluyor ama geri adım atmayı kabul etmiyordu. " Eğer yer değiştirirsem birşey saklamaya çalıştığımı anlayacaklar " diye geçirdi içinden. Uzun zamandır burada olmasının tek sebebi bu değildi elbet.
Kendisini ezmeye çalıştıklarını hissettiği için ne yaparsa yapılsın ezilmeyeceğini ve daima amaçladığını yapacağını ilan etmek ister gibiydi. Yinede bu meydan okuma onda bir tür tik yada tetikte olma duygusu oluşmasını sağlamış , uzaktan bile olsa yaklaşan herkesi fark edip istemsiz olarak o yöne bakmasına neden olmuştu.

Tekrar sağına soluna baktı . Kendince emin olunca gizlice dökümanı açtı.
" Bunları öğrenmem gerekiyor" diye geçirdi içinden. İçinde bulunduğu belirsiz durumdan çıkana kadar ona yol olacak herşeyi yapmaya hazırdı. Aslında aklından başka şeyler geçiyordu. Öncelik olarak görevli olduğu projenin başarısı onun için bir geçiş oalcaktı ama bu lanet olasıca herifler yüzünden ilerleyemiyorum diye çalışma arkadaşlarına baktı. Ortak lisanlarının dışında konuşmak sanki onlar için bir şarttı.
Gerçi ortak lisanıda çok iyi konuştukalrı söylenemezdi. Bunca zaman sonra geç kalınmış bir çıkarımı vardı.
" Uzun cümle kurmayacaksın.." evet hayret edilecek bir şekilde uzun cümleleri kavrayamıyorlar ve zaman yapısını değerlendiremiyorlardı. Dil bilgisi ve cümle yapısı önemli olan son şeydi.

Aslında evet, hayır, bugün , yarın, dün , oldu , olmadı  ve birkaçda sıfat ile sadece kelimeyi kullanmanız yetiyordu. Bu açıdan kolay ama kendine yakıştıramadığı bir yöntemdi. Düşününce yüzünü buruşturdu...

Sonra ona doğru sallanan bir el gördü.
- Efendim ??
_ Gece çalışması için aldın mı zaman ?
- Bilgilendirme maili attım. cevap gelmedi.
_ Tekrar ara sen. Gerekirse zorla.
- Müdürün haberi var. Bana haber beklememi söyledi.
_ .....


Tekrar önündeki ekrana dönmüştü ama arka planda hala aptal işarkadaşının müdürü ile konuşup onu zorlamasını istediğini fark etti. Her ne kadar sinirlensede birşey demedi. Önce kulaklıkları taktı sonra müziği açıp işine dönüp odaklanabilmek için dua edecek kadar çaresiz hissetti.

Ardından tekrar aynı eli sallanırken gördü.
_Müdür ile konuştum sen ara operasyoncuyu bekleme.
- O esnada müdürü onu ceptelefonundan arıyordu.

- Efendim ??
__ Selam nasılsın ?
- İyi olmaya çalışıyorum. Buyrun dinliyorum..
__ Sen operasyon için kimden onay alıyorsun ?
- Operasyon müdüründen ama sizinde ekte olduğunuz mailde fark edeceğiniz gibi beni kale almadılar.
- Sanırım yüksek seviyeden birinin durumu sorgulaması protokol olarak daha uygun.
__ Hımmm.. Peki sen bana kontak bilgilerini yolla ben bir teleofn edeyim.
- Peki efendim.

Telefonu kapatır kapatmaz iletişim bilgilerini içeren bir mail hazırladı ve yolladı.
" Artık işime dönebilirm diye düşünüyordu. Birden tepesinde yine iş arkadaşı belirdi.
_ Aradın sen operasyon grubunu ?
- Hayır müdür arayacak.
_ ????!!
- Bilmediğin ve anlayamayacağın şeyler var.
_ .....


İçinden lanetler okuyordu. Bu kadar salak olmalarına rağmen ona üstüymüş gibi davranmıyorlar mı ? Deliriyordu. ama bunu belli etmemeyi tercih etmişti. Nede olsa zayıflıklarından faydalanacaklardı.

Bir telefon daha geldi.
- Efendim ??
__ Selam. şimdi sana geri dönen kimse olmadı mı ?
- Efendim şuan onları zorlayabilecek pozisyonum yok ve bu herifde beni deli edecek. Sanki tüm proje ikiye ayrılmış gibi davranıyor. Sadece işine gelince bana bilgi veriyor ama olan bitenden asıl haberi olmayan o.
Her istediği istediği anda olamaz ama bunu anlatamıyorum...
__ Tabiki olmaz öyle haklısın ama projenin sorumluluğunu ona verdim. Sen bırak o işi bitrsin sonrasında düzenlemeler yapılacak.
- Peki . Siz öyle diyorsanız...


Telefonu kapattığında aklındaki ile hemen harekete geçti.
Birkaç ayarlama ile işi bağlamış ama bunu kimseye fark ettirmemişti.
Böylece kendi tarafı için kazanamadığı pozisyonu karşı taraftan koparacağı bir avantaj haline dönüştürmüştü.
" Eğerki tekrar başarısız olduğumuzu idda ederlerse desteğin yeterli olmadığını ve zamanlamanın kötülüğünden dem vurup bunu ispat edebilecek bir pozisyon yakalamıştı.

Genel olarak bu tür kozların ömrü 2 hafta bilemediniz 1 aydır. Yinede doğru şekilde tetiklenmiş durumlar
Ard arda eklenerek zinciri oluşturup gündemde kalacak şekilde kozların ömrünü uzatabiliyordu.
Öncesinde denemiş ve başarılı olmuştu. Bu artık onun stili haline gelmişti.

Haberleşme ve enformasyonun yanında sosyal mühendislikde onun alanına giriyordu.
Gerçi bütün bunlar gözü gibi sakındığı ve kendisini göstereceği bir projeyi iş arkadaşlarının mahvetmesine engel olamamıştı.

" Zamanı var " dedi içinden. Daha kullanacağı çok koz ve örülmesi gerekn çok ağ vardı.

Elindekileri birleştirmek ve bunlardan yeni bilgiler edinmek ve bunları daha faydasız küçük parçalara bölüp satmak poker oynamak ile bulmaca karışıma benziyordu. Konuşturmak için kullandığı küçük parçalar kendi başlarına fazla bir anlam içermese bile onu karşısındaki kişi ile üzerine konuştuğu konuda başa baş götürmeye yetiyordu. Bir sadet piramidi gibi sürekli ona doğru bir akış söz konusu idi.

Yinede bu ilerleme hızından memnun değildi. Zamanı daralıyordu ve hız kazanması için daha iyi bir pozisyon yakalaması gerekiyordu.

" O da olacak " dedi içinden .. "Eğerki bu konuyu temizlerken doğru noktalara dokunursam böyle bir pozisyon yakalamam işten bile değil"  Bütün bunlar aklından geçerken , çarpık gülümsemesinin yüzünde belirdiğini ve gözlerinin küçülüp parlaklaştığını fark eden olmamıştı...

İş başında 2

Arabasını kullanırken aklından geçenler fazla birşey değildi.
Zihnini boşaltmak için duasına odaklanmaya çalışıyordu.
Günün getirisi olan yapay yoğunluğa girmeden önce ait olduğunu hissettiği dünyada vakit geçirmek istiyordu.

" Bana verdiklerin için şükürler olsun . Verdiklerin ile en iyisini başarmamı kısmet eyle.
Elimdekilerini paylaşabilmemi kısmet eyle. Doğru yerde , doğru zamanda gücümü paylaşabilmemi kısmet eyle.
önce seni sonra bu evreni anlayabilmemi kısmet eyle. " diye geçirdi içinden.

İstediği birşey kalmamıştı hayatında. Şu hali ile bile yaşamaya razıydı.
Beklentilerini küçültmek ona hayattaki başarılarını odaklama şansı vermişti.
Gereksiz olan herşeye karşıydı. Lüksün belli sınırları geçmemesi gerektiğine, aksi halde hem kişiye hemde çevresine zarar verdğine inanırdı.
Zaten lüks anlayışıda özgürlüğünü sağlayan birkaç etgenden ibaretti.


İşyerine ulaşması için geçmesi gerekn son viraja geldiğinde aklında yine aynı şey yankılanıyordu.
Hem müzik ile başlamak istiyordu güne , hemde iç dünyası ile bağını kopartmak istemiyordu.
Kendi ile geçireceği ve odaklanacağı birşak dk dan sonra müzik dinlemek için vakti kalmıyordu.
Evinin yakın olması sadece bu sebep ile kötü geliyordu.
Koltukta birazcık kıpırdandı . Sanki birazdan farklı bir boyuttaki mücadeleye hazırlanıyordu.
Şirket otoparkına girerken görevliyi görmedi. Onun yerine onunla kanka olmuş olan simitçi selam verdi aynı yerde. Aklından Acaba maaşıda paylaşıyorlarmıdır diye geçirdi. Paylaşmıyorlarsa bile zor durumda yaşamanın ve şartların getirisi olan karşılıklı anlayış bir tür kader ortaklığı yapmıştı. Çoğu zaman simitçiden değilde görevliden simit aldığını hatırlıyordu. Gerçi terside hiç olmamıştı.

İçten içten görevliler kendilerini biraz daha üstün görüyor olmalı diye düşündü.
Üstün yada daha iyi koşullarda.

Arabasını herzaman park ettiği yere bırakamadı. Bu kadar gitmişken çimlerin üzerine park etmekte istemedi.
Bir tutam ot bile olsa mecbur olmadan can yakmayı sevmiyordu.

Motoru durdurduğunda söylendi " Yine birşey dinleyemedim...." .
Sırf bu yüzden uzun yola çıkmak ihtiyacı duyuyordu. Sakin sakin araba kullanmak, sessizliğin içinde sadece müzik sesi.
Heleki hava birde şuanki gibi  ise......
Aklına annesinin dedikleri geldi. " Var sende bir anormallik. Oğlum bir tek kurt puslu havayı sever." derdi.
Belkide biraz haklıydı da .. İşini hep yalnız yapması, ailesine düşkünlüğü, genel özellikleri.. hepsi biraz andırmıyor değildi.

Sürüklendiği düşüncelerden biranda sıyrıldı. Telefonunu alıp anahtarı kontaktan çıkarttı.
Kapıyı açması ile kapı savrulup yanındaki arabaya sürtmüştü.
Kendine kızdı . Havanın rüzgarlı olduğunu biliyordu. Yolda gelirken arabasını savurmaya çalışmış
ama o bunu birazda sürüş eğlencesi olarak aldığı için aklından çıkmıştı.
arabadan çıktı ve çarptığı yeri inceledi. kendi boyası birazcık diğer arabaya geçmişti.
Eli ile iyice sildiğinde boya çıktı ve sadece ince tırnak izini andıran birkaç iz kaldı.
Üzüldü ama büyük şehirde araba sahibi olmak böyle birşey dedi.
İşlem yaptıramayacağı kadar küçük olduğundan ve arabanında oldukça kirli olduğunu hesaba katarak önemsememeyi tercih etti.  Nede olsa sahibi çokta düşükün gözükmüyordu arabaya..

Arka kapısını açarken dikkatliydi bu sefer. Çantalarına uzanmadan önceki ilk işi yalnız olduğunda emin olup
belindeki bıçağı çıkartmaktı. Eline aldığı bıçağı hızlı bir hareket ile kemerinin altına denk gelecek şekilde iç çamaşırına iliştirmişti. Tuhaf ama bu bıçak üzerinde olduğu sürece kendini daha güçlü hissediyordu.
Bıçağın Titanium sapı ve özel çelikten yapılmış ağızı kendisinde bir tür güven duygusu oluşturuyordu.
Eline her aldığında hiç kullanmamayı diler ama her an kullanacakmış gibide hazır ve keskin tutardı.

Soğuk metalin tenine değişini hissetti. Kemerin sıkıştırdığını düşünerek bir önceki deliğe baktı.
Daha 2 ay önce açmıştı o kemer deliğini şimdi sie zorlanıyordu oraya takmakta.
Kızdı kendine.. Doğru şeyleri yapmak için kazık çakması gerekiyorsa bu dünyaya , buna kendine iyi bakıp kilo vererek başlamalıydı.

Aklında bu düşüncelerle çantalarını omuzladı. Otoparkın dışına doğru yürürken bileklerine doğru inen uzun kollarını yukarı doğru sıvayıp duruyor , soğuk havayı teninde hissetmek istiyordu.

Kendinden emin yürüyüşü şirket kapısına kadar sürdü.
Çalışanlar ile selamlaşıp yürürken kendini öncesinden biraz farklı hissediyordu.
Bu gün güzel bir gün olacaktı ve farklılığı şimdide belliydi.

Eşyalarını xray cihazına bıraktı. Manyetik kapıdanda geçerek üzerinde hiç metal olmadığını (!!!) göstere göstere içeri girdi. Asansöre bindiğinde diğer insanlardan farklı olarak aklında hala güvenliği nasıl deldiği geçiyordu.

Katına yaklaştıkça düşünceler uçtu. Bu gün yapılacak çok iş vardı.
Aslında başlanıcak çok iş vardı ve kararları çok önceden alınmıştı.


" Hadi bakalım " dedi ve güvenlik kartı ile kapıyı açıp girdi. Daha makinenin yanından geçerken bir yeşil çay kaptı ve doğru masasına gitti.

Dizüstü pc sini açıp kablolarını takarken aklından geçen planları hemen ilk aşamalarına çekti.
" Önce başlayalım " deid ve şifresini girerek oturumunu açtı...