24 Temmuz 2009 Cuma

Hayırlısı...

Her işte bir hayır vardır derler.
Şimdi gidişatı birazda kadere bırakıyorum.
Yaptıklarımı kabul ettiğim gibi , sorumluluklarınıda taşıyorum.
Kendi hayatımın sorumluluğunu göz ardı ettiğimi geçte olsa fark ettim.
O yüzdende artık kendime göre yaşayacağım.

Son kurşunuda attığımıza göre artık çıplak ellerle bir vahşi gibi çarpışacağım hayatla.
Öz benliğime dönüp sadece kendimi mutlu edeceğim.
Sadece kendim için yaşayacağım.

Kurduğum son bağında, göbek bağı gibi gereksiz bir hale geldiğinin
betimlenmesi beni doğuma hazır bir çocuk olduğuma dahada inandırdı.

Halbuki ben iş olsun diye bağ kurmazdım.

Şimdi bir birey var karşınızda.
Yaşayan , nefes alan, nefsi ve istekleri olan.
Mutlu olmayı hak etmiş , bu yolda gözünü budaktan sakınmamış bir birey.
Artık sadece kendini mutlu etmesi gerektiğini geçte olsa öğrenmiş ,
dışarıdan hiçbirşeye bel bağlamayan bir birey.

Göbek bağı gibiymiş....
Bence hayati ve değerliydi ama , bu kadar kolay kesilip atıldığına göre öyle değilmiş.
Hak ettiğinden fazla anlam yükleyip beklenti içinde olmuşum.

Göbek bağı gibiymiş...

Böyle olduğunu söylüyorlarsa öyledir.

Daha direnmeyeceğim.

Doğum yakın....

Bana göre değil...

Asla kolay pes etmedim..

Yanlışımı anladığımda hep düzeltmek için çaba sarf ettim.
Kendimi geliştirmek için dur durak dinlemedim.

Korkmadım hiçbirşeyden korkularımın üzerine gittim.
Sevgimi çöpe atmadım .
Zorluklara pabuç bırakmadım.

Bırakmamda...


Adı sevgi olduğu sürece, içeriği sevgi olduğu sürece
herşeyi feda edebileceğim şekilde özveri gösterirken,
şimdi anlamını yitirmiş olan bu sözcük için daha fazla üzülmeyeceğim.


Sevmek bırakıp gitmek ,
sevmek kaçıp kurtulmak,
sevmek ölmesini seyretmek demek değildir.


Bunlar bana ters.......


Hepinize güzel ve korkusuz bir hayat dilerim.....
Yolunuz açık olsun...

23 Temmuz 2009 Perşembe

Engeller..

Engeller kendi kendime.
Engeller kendi benliğimde.
Karşıma çıkan sorunların çözümleri,
Yine kendi benliğimde.

Yıldıramaz hiçbirşey beni.
Doğru bildiğim değil uygun olan yapılmalı.
Bu hayat beni hazmedemiyor ama ,
Ben bu hayatı hazmedeceğim.

Mutlu olmama engel yok.

Engel tanımayacağım.



Çünkü mutlu olmayı hak ediyorum...

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Başlık yok.

Çünkü diyecek yok.
Çünkü yapılacak yok.
Duyguların üzerine gölge düştümü bir kere
geri çekilir mi ?

Gölge sahibi çeker mi ki ?
Çekmek ister mi ki?

Açılan yarayı iyileşmesi için sarar mı ?
Yoksa dağlar mı ??

Çürüyen bir yerler var.
Bakıma ihtiyacı olan.

Çürümesine engel olacak birşey gelmiyor elimden.

Ya iyileştirilecek,
yada çürüyüp düşmesine izin vereceğim ..

Yerine yenisini büyütmek için kendi adıma buna mecburum.

Dağlayabilmek için mecburum..

Yaşamıma devam etmek için mecburum.

Şimdilik temiz tutmaya çalışıyorum,

ama çok zor.

Çünkü hızla akıp giden bir hayatta,
bunca koşuşturma içinde üzerine bastıkça acıyan bir ayak gibi.
Yavaşlatan ve o anki tüm gücünü tüketen ve " keşke hiç yaralanmasaydı" yerine
"keşke hiç ayağım olmasaydı" dedirtecek bir ayak gibi.

Sabrediyorum... ama o çürüyor....

Yenmek...

Şunu fark ettim.

İnsanın yenmesi gereken şeyler kendisinde aslında.
Eğer yeneceğimiz şeyi dışarıda arıyor isek hata yapıyoruz demektir.

Kendimizdeki korkuları yenmek, kendimizdeki zayıflıkları yenmek.
Kısaca kendimizi yenmek....


Bütün bunların bedelini birbaşkasına ödetmemek gerek...

Gördüğüne inanmak...

Ön yargılı olmadım hiç.
Anlamak ve tanımak için çaba sarf ettim.
Sorular sordum yeri geldi.
Sorular sordum bazen gereksiz bulunan.

Ama bence gerekliydi.

Kelimelere yüklediğiniz anlamlar aslında karşınızdakinin kapasitesine uygun olmalı.
Davranışlarınıza işlediğiniz duygularda öyle.

Kapasite an ve an değişiyor.
Bazen algıları açık oluyor, bazen kapalı.


Peki neyin ne durumda olduğunu nasıl anlayacaksınız ?

Ben şimdiye kadar karşımdakinin samimiyetine güvendim.
Hata etmişim...


Bazen incecik bir kıl gibi tabir edersiniz anlaşılmaz.
Davranışlarınızla desteklersiniz yine olmaz.

Kafanızda soru işaretleri olur, nedne anlamıyor dersiniz.
Güvendiğiniz ise algıları kapalı ise yada anlayamayacak durumda ise size ifade edeceğidir.
Ama yanılırsınız.

Size her insna gibi o anki zayıflığını hissettirmemeyi tercih edecektir.
Bunu düşünmemiştiniz değil mi ?

Düşünmediğiniz için dozu arttırırsınız , belki vurgularsam anlar dersiniz,
sonuç değişmez.

biraz daha arttırıp tavırda eklersiniz ama bu sefer yine anlamaz , anlamadığı gibi neden tavır koyduğunuzuda anlamaz, terslenir.

Bu sefer siz dahada hırçınlaşır ve dozu iyice arttırırsınız ve kızmışsınızdır çünkü derdinizi anlatmak bir yere üzerine tepkide görmüşsünüzdür.

Sonra ne mi olur?

Gerisine gerek yok.... tahmin edersiniz.


Peki sebep nedir ?

İletişimsizlik.

Karşınızdaki insanın kendinden emin vede sağlam durduğna bakmayın.
Emin olun ki muhakkak zayıf ve de yaralıdır.

İletişim kurarken karşınızdakinin nasıl gözüktüğüne bakmayın.
Gerekirse en alt kademeden anlatın.
Gerekirse bırakın hata yapsın.


Bunlar bana göre değildi ..
Bana toptan saçmalık gibi geliyordu.

Ama profesyonellerin demesine göre toplumun 80% sinden fazlası böyle.
Geri kalanınında büyük kısmı bütr insnalar tarafından yetiştirildikleri için çokta farklı değil.

Artık kabul ettim.
İnsanların zayıf vede kırılgan olduğunu.
Gözüktüklerindne zayıf olduklarını.
Her daimkendilerini korumak zorunda hissettiklerini.

Ve asla tam olarak açık olamayacaklarını.


Şimdiye kadar kullandığım sözcükler hep gizli anlamlar gibiydi.
Kastettiğimden farklı manalara gittiler.

İstediğimden fazlasını kastettiler.

Kılıçtan keskin olan kalemin cephanesi olan sözcükler
Dilimde inanılmaz güçlenmiş ve kontrolden çıkmıştı.

Halbuki tek amaçladığım uyarı atışıydı.

Bu cephaneye karşı insanların nedenli hassas olduğunu fark ettim.
Ve artık tozlu rafların arasında kullanılmamak üzere kaldırdım.


Kimsenin incinmesini istemiyorum.
Zaten yaralılar .....

21 Temmuz 2009 Salı

Devam...

Bazı şeyleri yeni anlıyorum.
İnsan olmanın verdiği bazı zorlukları.
Bunları yaşamayacak kadar çocuk olduğumdan değil,
bunlara takılmayacak kadar güçlü olduğum için.
Diğer insanların ne denli zayıf olduklarını kabul etmediğim için.

Kabul etmenin karşımdakine karşı küçük düşürücü olduğunu düşündüğüm için.

Yeni anlıyorum.

Karşımdaki insanları benimle aynı seviyede düşündüğüm için.
Politikayı kalbime bir şekilde dokunan insanlar haricindekilere uyguladığım için.
İnsanların daima güçlü gözükmeye ihtiyaç duyduklarını bilmediğim için.
Samimiyetin bile yalanlar barındırabileceğini kabul etmediğim için.

Yeni anlıyorum.

Bir olmanın zor olduğunu.
Bu zorluğun bireylerin benliklerinden geldiğini yeni anlıyorum.

İnsanın söylediklerini yapmasının, yaptıklarını söylemesinin,
bütün bunları yalınca ifade etmesinin nedenli zor olduğunu

Yeni anlıyorum.

Tek bir zayıflığım varmış bilmediğim yada bilipte kabul etmediğim.

Oda yalnızlıkmış.
Onuda yanlış tanımışım dostummuş meğer.

Hepsini yeni anladım .
Anlamaktan çok kabul ettim.

Bütün bunlar benim için çok yeni .


Çünkü ben bütün bunlara takılmayacak kadar güçlüymüşüm.
Bunuda yeni anladım.

Şimdi hepsinin tadını çıkartıyorum....




Bunları kendim mi keşfettim sanıyorsunuz ?

Hepsini psikoloğum söyledi.

Nerede aramalı ?

Huzuru nerede aramalı ?

Suskunlukta mı ?
Sadelikte mi ?
Yoksa yalnızlıkta mı ?

Mutluluğu nerede aramalı ?

Gönülde mi?
Beyinde mi ?
Hayatta mı ?

Kelimelerin anlatamadığını ne anlatır ?
Duyguların veremediğini ne verir ?
Zamanın saramadığını ne sarar ?

Tutamadığın nefesin peşinden ağlamalı mı ?
Eremediğin yardan yana soğumalı mı ?
Sayamadığın andan yana küsmeli mi ?

Veremediğinden dolayı gitmeli mi ?

Bunları bulmak zorundamıyım ?

Hayır hayatım kendi çözümlerini zaten üretiyor.

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Ne yapılır ?

Yalnız kalındığında neyapılır ?
Terk edildiğinde , gözden çıkartıldığında, değeri ni kaybettiğin yüzüne vurulsa ne yapılır ?

Diğerleri ne yapar bilmiyorum, ilgilenmiyorumda.

Benim katedecek bir yolum var. Hedeflerim , isteklerim var.
Kaybedecek zamanım ise yok.

Yürüyorum herzamanki gibi, durmadan .
Ne tempomu bozdum,ne isteğimi kaybettim.
Bu hayat benim ve benim son nefesim ile bitecek.

Dostlarım yanımda, sevdiklerim yanımda.

İsteyen herkes yanımda..

Bir insan daha neye ihtiyaç duyabilir ki ?

Sıcak..

Aslında hiç sevmem sıcağı,
eğer dokunduğum tende değilse.
yada işittiğim sözcükte.
İçimde hissetmiyorsam sıcağı ,
sevmem genelde.

İçimden akıp giden sıcak pınarlar yoksa eğer,
ki yeri gelir soğutur kızgın kalbimi,
ben ne eyleyeyim bunaltıcı sıcağı ?

Şimdi ise içimde birşeyler kıpırdanıyor flütün sesi ile.
Akıcı melodisi ile içimde baharlar başlıyor
ve her parçanın bitişi ile bölünüyor git gide.

Tahmin etmezdim bu sıcaklığı yakalayacağımı müzikle .
Ne güzel , ne hareketli, cıvıl cıvılmış halbuki..

Durduğum yerde tempo tutuyorum keyfim yerinde...

İçimdeki müziğin hiç bitmemesi dileği ile..

Kolunu kesmek gibi..

Bazı şeyleri yapmak insanın canını yakıyor.
ölmemişi öldürmek, doğmamışı doğurmak gibi.
İçini acıtıyor kararlar ama biliyorsun gerekli.
Tek kanadı kırık bir güvercin gibi uçamamak,
hatta kaçamamak birçok şeyden.

Karanlığa gizlenmek. Işığın altında hayatın aktığına ve
güvende olduğuna yeniden alışmak.

Kanadının iyileşmesini beklemek ve sabretmek.

Diğer güvercinlerden tek farkım mı ?

İyileşmek için herşeyi yapmam, acı bile olsa...

Sonuçta tek kanatla uçamam.
Sonuçta Hayatımada son veremem.

Zorundayım ve zorunda olduğum zaman yaparım...

En iyi yaptığım şey bu...

Jewel " Foolish game"

19 Temmuz 2009 Pazar

Silmek

Silmek gereklidir.
Hayatın geri kalanını yaşayabilmek için gereklidir.
Eski okul defterlerinin kalan yapraklarını kullanmak gibi..
Yazılı olan heryerleri toplayıp defterin kapağına yapıştırmak gibi.
Hiç yokmuşgibi yeniden başlayabilmek...

Bu gerekli ve yapılacak.
İlk değil bu , belkide sonda olmayacak.

Yorgunum belki ama içimi güçle dolduracağım..

Yolunu biliyorum daha yıkılmadım......