2 Eylül 2011 Cuma

Kırmızı ..

Hayat dediğimiz şeyin çeşitli yorumlarını okumuşuzdur.
Her biri kendince hayatı yorumlayan ve ona anlam katan yazarların kaleminden,dilinden hatta benliğinden sızan , yarı sindirilmiş ve hafifletilmiş gerçeğin yadsınamaz yansımaları.
Kendi savaşını veren onca insanın aslında savaşmadığını bilmek gibi çelişkili, kişiliklerin benliğin bir uzanımı olduğunu iddia edecek kadar tüme varımcı, her birimizin diğerinden farklı deneyimleri olduğunu düşünecek kadar bencil ve herşeyi çözümlediğini idda edecek kadar cürretkar.

Tüm bunları nerede topladım dersiniz ?

En çok şaşırmamız gereken kendi yolculuğumuzken biz başka kelebeklerin kozalarını sayıyoruz. Kimin kime ne faydası olmuş derken,aklımızda olması gereken öğrendiklerimiz ama elimizde ise çaldıklarımız öylece boş boş oturup ahkam kesmek kolay.

Asıl şaşırmamız gerekenin ne kadar komplike olduğumuz değil , komplike olmamız gibi basit bir gerçekliği basit bir dizayn ile en karmaşık sadeliğe çevirme mucizesine asla nail olamayacağımız gerçeğini unutup, kendimizi aşmak adına hep doğamızın dışına ve gerçeğin uzağına gitmenin doğru olduğunu sanmak olması .

Özeti kendimizi bir bok sanmamız..

Değişen koşullar, değişen ihtiyaçlar, değişen tepkiler, değişen çıkarlar.

Sosyo psikolojik devinim böyle iken içeride değişen ihtiyaçlar , değişen uyaranlar, değişen hormonlar ve değişen öncelikler .

Ama hepsi bir arada iken detaylı ve karmaşık bir düzenin inanılmaz sadeliğini yine unutuyoruz.


Sadece insanız biz.
Tanrı bizi böyle yarattı veya doğa bizi böyle kıldı.
Adına ne dersen de ama sanatçının bize yüklediği anlam resmin kendisinden fazla değildi.

Biz olan bitenin bir parçasıyız.
Olan biten öyle olmasa biz böyle olmazdık.

Biz böyle olduğumuz için olan bitenin öyle olduğunu düşünmek ne kadar da küçükçe bir düşünce.

İnsanın sınırını çizen çizgilerden biri bu küçüklük.
Herşeyin merkezini aramak gibi yersiz bir saplantı.

Üç gr kimyasalın etkisisinde değişen kişiliklerin devasa savaşları..

Hormonlar .



Ben ise bekliyorum..

Bir gün bir düşünce sahibi tüm kimyayı ve fiziği yenecek ve insanoğlu salt düşünceden ibaret olacak.

Ama o ben olabilirmiyim bilmiyorum.
O derece güçlü değilim. Yinede beklenenin bu olduğunu biliyorum.

Eğer bu bir olgunlaşma süreci ise daha çok başlarındayım.
Vaktim yetecek mi bilmiyorum. Hızlandırıp berbat etmek gibi bir riski göze alamıyorum.

Geçen her gün ile değişen beni gönyelemek için kullanıyorum bu yazdıklarımı.

Ne idim ?
Ne oldum?
Ne olacağım ?
Nereye kadar devam edecek ?

Bile bile yaptığım hatalar ve gösterdiğim zayıflıklar.
Bunları ne zaman aşacağım ?

Benliğimizin farkı onu farklı bedenlerde yaşamamızdan ileri geliyor.
Ve ne zamanki ortak bir paydada buluşuruz , işte o zaman insanlar aynı deneyimleri paylaşmaya başlar ve işte asıl o zaman zihni bedenin esaretinden kurtarabiliriz.
Aksi halde hep dürtü ve ihtiyaçların eseri olacağız.


Bütün bunlar benim nacizane görüşüm . Kimse katılmak zorunda değil.

Zaten katılmanız için böyle birşeye ihtiyaç duyuyor olmanızı beklerim.



Kırmızı iyidir.
Kan gibi.

Bize bir gün ölüceğimizi ve hayatımızı hatırlatır.