11 Eylül 2010 Cumartesi

İş başında 23

Oto-denetim hakkında yazması gereken son kişi ben olsam bile
Kuramsal olup olmadığını bilemdiğim yaklaşımım ile yine de yazmak istiyorum.

Kişi kendini analiz etmeli. Burada analiz olarak kastettiğimiz şey aslında
kalibrasyon ile farkları ölçümlemek ama henüz düzeltme yapmamak.

Normal olarak adlandırılan, rastlanılası yüksek olan ihtimal aralığı gözlemcinin
yüklemleri ile değerlendirilir.
Buna göre normal, gözlemcinin gerek kendisini durumdan soyutlayarak, gerek
ele aldığı örneğin kontrol grubuna bağlı olarak değişebilir.

Gözlemcinin insan olması gözlem sonucunu yanlı kılarken, kişinin kendisini
soyutlamaya çalışması çaba olarak biçaredir.

Bu durum gözlemlenenin insan olduğu psikoloji, antropoloji, sosyoloji gibi bilim
dalları için ne kadar göz ardı edilse de halen bir sorundur.

Diğer yandan test grubu ve kontrol grubu olarak ele aldığımız modeller ne kadar
doğruyu yansıtmaktadır ?


Psikolojinin sadece insana mahsus bir olgu olmadığını anlayalı belki yarım yüzyıldan
az oldu ama yinede aradaki sınırları düşününce psiko kimyasal varlıklar olduğumuzu
unuttuğumuzu düşündüren çok fazla yaklaşım var.

Kişi gözlemleri sonucu kendi farkını diğerlerinden ayrı bir şekilde ortaya koyarken
düşünmesi gerekn şey nereye varmak istediği olmalı.
Toplum dediğimiz beraber yaşatı ortamı ne yazık ki çıkar ilişkileri üzerine kurulu
olduğundan ötürü, hedef toplumla uyum içerisinde olmak mı , yoksa toplum içerisinde
arzu ettiğimiz noktaya varmak üzere kendi yolculuğumuzu çizmek mi pek belirgin değil.

Bunun bir sebebi de,  bu noktadan bakıldığında kendi çizdiğimiz yolu takip edecek
olsak bile topluma uyumlu gözüküp dikkat çekmeden ilerlemeyi tercih etmek.

Bu içsel bir zayıflıktan mı kaynaklanıyor , yoksa bir tür kaypaklıktan mı ?


Belkide daha fazla sebepden ötürü gerçekleşiyor olabilir.

Her ne olursa olsun  önce hayvan ile olan bağımız ve benzerliklerimi öne çıkartılmalı
ardından bütün bunların bünyemizde var oluşunun reddi derecesinde kendimizi farklılaştırıp
mükemmele doğru gitmeliyiz.

Konu o kadar derin ki anlattıkça anlatılacak , hatta tartışılıp konuşulacak çok husus var.


Ben özet geçeyim.

Dürtü ya da duygularınız ile hareket etmeden önce , amacınızın ne olduğunu ve ne sonuçlar
getireceğine yönelik daima bir mantık süzgeçi kullanın.

Sonra istemediğiniz sonuçlar ile karşılaşabilirsiniz.


Nede olsa insan oğlu kaypak, yalancı, çıkarcı ve bencil...


Kendimden bile tiksiniyorum desem fikri anlamış olurmusunuz ?

10 Eylül 2010 Cuma

İş başında 22

Kırık saplı bir çekik ile çivi çakmaya çalışmak için o çekice muhtaç olmanız gerekiyordur.

Muhtaç olmayı kabul etmek ne kadar doğru ?

Çekicin kırılacağını bile bile işi yapmaya devam mı edersiniz yoksa "kırılacak olan kırılmalı" deyip bölüp kenara koyarmısınız ?

Konu insan olunca belki düzelir diye bir ümit besliyorsunuz içinizde.
Olup bitenlerin değişmesini istemek ve güzele olan bir beklenti aslında değişmesini beklemek.

Bu yaşıma kadar kimsenin değiştiğini görmedim, travmalar haricinde.


Ben değişmediğimden ise eminim.


Nasıl mı ?

Beni sevenler hala aynı şekilde severken, nefret edenler hala aynı şekilde nefret ettikleri için...

İş başında 21


Değişen yok yaşamımda ...

Senelerin geçmesi ile birlikte bende değişenleri fark etmek zor oldu.
Kendime alıştığım için değil, değişenlerin azlığından ötürü fark edişimin zorluğu.

Hayatımın gidişatında değişen olmadı. Halen ne canlıyım ne de ölü.
Var oluşum birilerini ayakta tutuyor ama canlı olmam ise bir çoğu için tehlikeli oluyor.
İşte bu sebep ile yarı canlı yarı ölü devam ediyorum hayata .

Ne aşklarımda ne de arkadaşlıklarımda değişen olmadı bunca sene içinde. 
Halen aynı sorunları yaşıyor, aynı arkadaşlıkları tadıyorum.
Arkadaşlıklarımdan da memnunum gerçi.

Bütün bu olan bitende karakter olarak değişmediğimi gösteriyor ki bir kaya kadar
sabit ve değişmez yapıda olmam kendime güvenimi arttırırken , düşmanım dostum
benim asla değişmeyecek kadar sağlam ve güvenilir olduğumu görsün.

Birde herşeyin bir tekrar olduğunu anladığımdan beri daha sabırlı ve kabullenir haldeyim.
Birşeyin bana batacağını bildiğim halde engel olmuyorum batmasına.
Acısında ağlamıyor, zorluğunda vazgeçmiyorum ilerlemekten.

Artık o kadar çok delik var ki bir eksik bir fazla fark etmiyor.
Ne olursa olsun, ne kadar delinirse delinsin asla parçalanmayacak kadar sağlam 
olduğumu biliyorum ya; aslında ne kadar katılaştığımı ve güçlendiğimi biliyorum ya
İşte bu yüzden devam durmaksızın.

Sürekli aynı şeylerin olması beni bağışıklandırdı.
Zehirlese de öldürmüyor, hatta daha güçlü kılıyor.


Bir süre sonra kalben bu kadar güçlü olmayı ne yazık ki beynim kaldıramayacak
vücuduma kapatma sinyali gönderecek.


Az kaldı , biraz daha uğraşın...
Beni yenemeyecek ya da değiştiremeyeceksiniz ama

Belki benden kurtulabilirsiniz...