9 Aralık 2010 Perşembe

Yolculuk

Yolculuk kırık döküktü.

Yolları bozuk , havası bozuk...

İnsanları yorgun , yüzleri durgun.

İfadeleri canlı, hayatları ölü.

Canları bezmiş , gönüleri geçmiş

Gelip geçene bile verdiği nefes birmiş.


Biz bu diyarlarda çok acılar çektik.

Çok avcılar geçti bu yoldan.

Nice hayallerin izi sürüldü yorulmadan.

Ne karanlıklar aydınlatılmakla vaad oldu.

Ne sözler ,  yeminler döküldü kuru , hırslı dudaklardan.

Gözlerini bürmüş onca hayalden


Geriye kala kala insanlıkları mı kalmıştı ?



Keşke...



Yolculuk kırık döküktü.

Oturulan yer alçak , bakılan yer sisli.

Söylenen şarkısıda kayvetli

hemde dağıtacağı havadan çok.

Kim ?

Bir müziğin notalarında tutkuya rastlamak

Hem de en derinine, kaynağına kadar inen
ayrı bir pınardan , ayrı bir renkten tutku.


Kulağına gelen notalardamı gizli tutku ?
Onlara ilk hayat veren kalem sahibimi yoksa tutkulu olan ?
Notaları seslendiren mi tutkulu ?

Yoksa hikayesimi tutku ?

Kimin ne ile evliliği tutku ise  ...


Elinden tuttuğu notalarmı yoksa kahramanın kendisi mi ?
Hikayeyi bize yeniden yaşatacak kadar gaddar ya da merhametlimi ?
Gözlerimdne yaşı, kalbimden neşeyi diriltecek olan kim ?


Feda da bulunacak olan benim tutkulu olacak olan kim ?

Kim ?

DUYURU

Bundan böyle bazı eski yazılarımı  ve bazı yayınlamadıklarımı  akşamları buradan canlı olarak okuyacağım bir haftalık program üzerine çalışıyorum.

Belkide okumak onları çok daha etkili kılacaktır ....

7 Aralık 2010 Salı

İş başında 32

Sunular kurbanısın sen.
Hicivlerin öfkesi, sandığımın boş sesi.
Var ettiğim herşeyin yok olduğu bir kentsin sen.

Sessizliğinde boğulan
boğulurkende hırıltı ve gürültüler çıkartan, anlamsızca.
O kadar alışılmış ölümlere , dönüp bakılmıyor bile.


İçindeyiz diye bahsettiğimizi düşündük mü hiç?
Hayal mi veya hayat fark ettik mi küçük bir ses oyunu olduğunu ?

Lakin şimdi sessizliğini defalarca bölen
ama şimdi susan bir ülkesin.
Eskisi gibi değil hiç birşey.


Sabah kalkışım ile baş kaldırı mı engellerin sahiplerine ?
Yoksa bir tür kölelik mi , kabullenip te yaptığım?

Suyumu içişim özgürce, yoksa kölece ne fark ederki ne sandığım ?
Merakım, isteğim mi yoksa körüklenen ihtiyacım mı kandırdığım ?

Kendimi ne sandığım ?
Kimlere denk olduğum?

Kimlerin bana denk olduğuna aldanması.
Yoksa hepsi mi bir kumpanyanın harikası ?

Hayat ya da hayal..

Sen ne renksin?
Ne renk olmk istiyorsun ?

Değişken

Sürekli değişkenlik gösteren bireyler olmaya birbirimizi itiyoruz.
Kendimizi beğendirmek ve dışlanmamak adına ya kendimizi saklıyoruz ya da farklı gösteriyoruz olduğumuzdan.

Bu o kadar işlemişki topluma , önüne geçecek birşey yok.

Yalanları yaşamaya başlamışız hir farkında olmadan ya da
umursamadan.

Beklentilerimizi bir kenara bırakmaktan bahsetmiyorum lakin bu rekabet ortamında birbirimizi doğru tanıyormuyuz  onu merak ediyorum.

Yapılanlar ile söylenenler tutmuyor, bunları bile dert etmiyoruz.


Tek bildiğim şey var o da bünyemin bunu kabul edemediği..