16 Ekim 2009 Cuma

Ne var, ne yok

Elimin tersi ile itesim var.
Ne içim istiyor, ne dışım uyuyor.
Yorgun düşmüş kollar gibi
kopupta düşesim var hayattan.
Destek almak bile zor geliyor.

Neşeli günler şarkısı bana göre değil.
Güneşin altında keyif ile oturmakta.
Takım elbise giymek bana göre değil.
Susup oturmakta.

Düşünmeliyim, üretmeliyim.
Kendi gücümü kendim beslemeliyim.
Hiç göbeğim olmamış gibi izsiz,
Hiç zayıflığım olmamış gibi yaşsız,
Hiç kırılmamış gibi kalpsiz olmalıyım.

Yanlış yöne baktığımı hissediyorum.
Yanlış yöne gittiğimi hissediyorum.
Yanlış yönde olmaktan nefret ediyorum.

Sürüklenmek yok.
Sadece dimdik yükselmek var.

Karşı olarak ....

14 Ekim 2009 Çarşamba

Olur mu ?

Yüreğinin kıvılcımları gibi değil.
Göğüsünde yer alan atışlar ateşlere denk değil.
Nefeslerin sadece nabızlarına eş değil.

Kalbinle ben, canınla sen ne isen
ayrılıkla yokluk, açlıkla hasret öyle kol kola.

İşte
sen ve ben orada yatıyoruz

Usulca.

Belkide diğerleri için umarsız
ama kızılca kıyametlerin sonunda
hiç hatırlanmayacak şekilde değil.
Aşıkların mezarımızı ziyatet edeceği türden de değil.
Ne bir türbe nede bir anıt olacak üzerimizde.
Sadece hatırlanacağız.

Belkide bizim olduğumuz bile bilinmeden...

Gibi gelenler

Sanki herşey ters gibiydi.
Ne nefesimi doğru alabiliyordum
nede elbisem üzerimde düzgün duruyordu.

Önüme çıkan engellere lanet ediyordum.
Lanet ettiğim önüme çıkan engeller değil de
o engellere rastlamama neden olan kendimdim.

Zaman istediğim gibi akmıyordu.
Her seferinde hızlı geçsin diye uğraştığım zaman
bu sefer ağır ve ağdalı halinden kurtulmuş deli gibi akıyordu.

Terledim.

Kendimi hiç iyi hissetmememe rağmen iyi olmaya ve gülümsemeye çalıştım.
Bir kaç gülümseme karşılığı aldım.
Sonra odaya girdim...

Bndan sornası önemli değildi.
Herşeyin tersine gittiği akış duralamaya girdi.
Sonra yavaş yavaş tekerlekler ileri doğru dönüp
direnç göstermemeye başladılar.


Hızını aldı şimdi.
Belkide dahada hızlanacak.

Lanetler okumadan önce olan bitene
Durup bakmak lazım beraberindekilere.
Kimbilir kimleri misafir getirdi eteğinde.
Kimler olacak hızırın yeni yüzü ?
Kimler alacak endişelerini elinden ?

Hemen korkma.
Daha çok geç .

12 Ekim 2009 Pazartesi

Yankılar, yansımalar

Her dokunuşu güldü.
Öyle olması gerekmezdi, değildi de zaten.

O nun her dokunuşu bana güldü.
Sesinin zerafeti bana.
Vurgularının tınısı benim içindi.
Kokusunu sürünmesi bana.
Saçlarını toplaması benim içindi.

Ağlarken dağıtmasının benim için olduğu gibi.

Gözlerini ufuktan almaksızın kaçırması.
İçinin gözlerinde ayrı, kaşlarında ayrı
ama dudaklarında apayrı ağlaması.

Sesinin kararlılığı, yutkunmasındaki duraksama.
Başını geriye doğru atma eğilimini bastırması.
Ama içinden yüzünü ellerine gömmek istercesine bir iç çekisi.

Siyah beyaz bir film karesindeki eski günler gibi güzel.
Gerçek olamayacak kadar alımlı ve bir o kadarda duru.

Varlığımı, bırak orada bulunmak, dünya üzerinden silmişcesine kati.
Duruyor öyleç gözlerin içine bakmadan bakarcasına derin ve anlamlı.

Gidişi böyle olmalıydı.

Haklıydı .

Çünkü başka türlüsünü bilmiyordu.