11 Kasım 2006 Cumartesi

Evet ne bekliyorsunuz ki ??!?!???!!!

Bu bir günlük ve her günlük gibi sahibini yansıtacak.
Şuanda olduğu gibi.

Canım sıkkın. Manic ile depresif arasındaki ince çizgide parande atmaya çalışıyorum. Neden böyle gereksiz birşey yapmaya çalışıyorsun derseniz bende bilmiyorum.Sanırım şu etkenlerden olabilir.
Mevsimsel geçiş,malli sıkıntı,sosyal çöküş,ben merkezli dünyamda varlık savaşları, vs. vs.

İki gündür oldukça yoğundum yazmamakla hata ettim şimdi kafamda bir kova çöp var.
Fark ettiğim şeyleri yazayım Öncelikle kendimdeki harekete geçme dürtüsü eksikliğini gidermeye daha doğrusu bunu kapatmaya çalışıyorum.Bu süreç içersindeyken itelemelerle geldiğim noktada insanlar bana engel olduklarında dünyam başıma yıkılıyor.Sanırım ençok sinirlendiğim şeylerden biri bu. Diğeride en yakın gördüğüm insanların beni anlayabileceklerini düşünüyordum.Sanırım duygusal düşünmek ile mantıksal bir çerçeve içersinde olmanın arasındaki farkı ben algılayamıyorum Şöyleki yakınımda olan herkesin benim gibi düşüneceğini hatta benim seviyemde olacağını otomatik olarak kabulleniyorum. Halbuki gerçeğin farklı olduğunu yeni yeni fark ediyorum.Mesela aileniz, atamazsınız satamazsınız en yakınınız halindedir en önemlisi siz onları, onlarda sizi seçmemiştir . İlahi bir piyangodan birbirinize çıkmışsınızdır.Ebeveynlerin bu konuda tek avantajları gelişim süreçlerimizi ellerinde tutmalarıdır.Eh buda pek küçümsenecek bir avantaj değil. Benim bireysel hatam bu ilahi komediyanın kaotiği üzerine gelişen bir durum.Boynuzun kulağı geçme süresi fazla kısa ise boynuz bunu kaldırabilecek olgunluğa gelmeden ara bir konumda kalabiliyor. Dialog kopukları.Şimdi ebeveynleri iyi incelemek lazım yarınım için modellerim onlar çünkü.

Ve unutma herkes aynı değil,denk değil,eşit değil,Sadece yaradılışdan gelen ,insan olmakdan ileri gelen bir eşitlik söz konusu .Sözde eşitlik.

Fark ettimde benim sözcük bilgimde tüm insanları belirten bir kelime yok. Yani ırk desen alt kolları var. Nesil desen alakası yok.Tür demek belki teknik olarak uygun ama dil olarak tuhaf kalıyor sanki tam karşılamıyor. Bu eksiklik benden mi yoksa bunu bana hissettiremeyen çevremden mi geliyor ?

9 Kasım 2006 Perşembe

Zorlama ile bazlama arasındaki fark.

Kendi içindeki sorumlulukları bilirmisin ? Yada kendi hayatın içinde kaçtığın ama yapmak zorunda olduğun sorumlulukdan çok zorunlulukları ? Hep bir hesap kitap durumunda kalır insan.Bu kah vicdani değerlerden ,kah ahlaki dengeden yada baştan aşşağı korkudan olur.Sebep ne olursa olsun içimizde sanki gerinip gerinip kafatasımıza omur atarcasına bir his yaşarız. Sanki bu şekilde yere mıhlanmış ayaklarımızın mecburi olarak ilerlemesini sağlamk üzere gövdeyi devireceğimizi düşünürüz. İşte buna zorlama diyorlar. Gerçi şahsi zorlama ile başkasına uygulanan baskı arasındaki fark pek öyle ince değil ama biz yinede onu başka bir yoruma bırakalım.Bu gün kendim zorladım ben.Ağacı yıkmak üzere sahibi bakıcısı tarafından dürtülen bir fil gibi kafamı dayadım hayata ve bastırdıkça bastırdım. Önce vıcık bri suçluluk özsuyu çıktı. Sonra bazı çatırtılar duyuldu.Ben yerimde saydım o bana karşı durdu.Belli bir direnç noktası vardı ve ben onu bulmalıydım.Hayatımı kurtarmak içinmişcesine bu engeli aşmalıyım diye kendimi zorladım.Bakmayın böyle zorladığıma bu bir arkadaşımın açıklamasına göre beynin sol ön lobuna yeterince kan gitmemesinden ileri gelen bir fizyolojik sorunmuş. Bizim işlemci arızalı çıktı garantisi yokmu diyemeyeceğim bir durumda olduğumuza göre nasıl ittirip kaktıracağımızı öğreneceğiz.
Kısaca sizlerde bu sorun yok yada var belkide az. İlgilenmiyorum ben sadece bu niteliğimin benden alınmasının karşılığı olarak bana bahşedilen hayal kurma yeteneğim ve tasarı gücümü düşünüyorum.. Ömür bu şekilde kendine acımakla geçmez değilmi ?

7 Kasım 2006 Salı

Test ,kontrol deneme AMAN DENEME !!!!

Uf ya bu metabolik faliyetlerin belli süreçlerden sonra gözlemlenebilir olması beni biraz sıkıyor . Fazla etki tepki durumundayım yada ben mi hızlı yaşıyorum ne.?Her neyse yazmadığım süre içersinde gelişenler. Kişisel alanımı belirlemek gibi bir takıntı edinmedim ama yinede çevremde bir boş ve özgür alan oluşturmaya çalışıyorum.İnsanların süpermeni değilim ve onlar yardım istese bile güçlerini aşan birşey olmadığı sürece pasif kalmaya niyetliyim.Karşındakinin kafasından geçeni direkt yüzüne söyleyip gafil avlama taktiğinde yaptığım hatamı buldum... Sabırsızım.Sakin ve sade yaşantıma geri dönmeye çalışırken yaptığım tercih hatalarınıda buldum sanırım dümeni kontrol altına alabileceğim.İçimde ince ayar yapmam gerektiğini fark ettim.Çok ince ayar yapabilmen için çok sakin olup,çokda iyi dinleyip gözlemlemelisin. Bakalım kısmet olursa artık .

6 Kasım 2006 Pazartesi

Farklı bakış açıları..

Bu gün verimli bir gündü.Neleri yapıp neleri yapmadığımı anlatmayacağım.Sadece şu vardı bir bakış açısına daha sahip oldum..

Özetleyelim.

Çocukluğumuzdan itibaren iyi ebeveynlerin bize aktardığı ve verdiği gibi kendimizden çok dışarıyı düşündük.Amaç çevrede sen başkaları iler ilgilenirsen ve herkes aynı şeyi yaparsa seninlede ilgilenilecektir mantığı idi yani sorumluluk zinciri.Diğeri ise her kes kendinden mesul olsun kalan vaktinde de sağa sola koşsun idi.Şimdi hangisi daha verimli tartışmaya açık aslında ama ortada olan birşey varki şuan için hem ben merkesciliğin bencil kısmını almışız hemde toplumdan da aynı ilgiyi bekler halde kalmışız.Kısaca tam bir felaket.Kendin boğulurken başkasını yüzdürmeye çalışmak nbekadar akıllıca ? Buda taktire şayan bir davranış ama çokda mantıklı değil.Yapılması gereken öz benliği güçlendirip öncelikli ihtiyaçları belirlemek ve sağlamak.Eğerki vaktin ve gücün kalırsa sadece ama sadece hayati konularda başkalarına yardıma koşmakBu yaşam tek başımıza koşacağımız bir yolculuk ve her nekadar eşler ve ailede olduğu gibi birbirimizin sırtına yaslanarak yükselsek de özü sağlam tutmazsak onlarada sağlam bir dayanak sunmamış oluyoruz.Bu doğru bir yol değil.Kimseye birşey anlatmakda ispat etmekde zorunda değilim.Ben karşımdakini doğru anlamaya çalışıyorum ama karşımdaki beni anlamaya çalışıyormu ki?
işte bu soru önemli çünkü aşırıya kaçmamak kaydı ile bu bize karşımızdakinin gözündeki anlamımızı gösterir. Bunu deneyeceğim.....

Sanırım buldum.

İnsan oğlu ile ilgili araştırmalarda kendimi örnek almam nekadar doğru olur bilmiyorum ama fark ettiğim birşey var.Zihin ne kadar engin olursa olsun Ego yardımıda olunca hep yenilerin peşinde koşuyoruz.Halbuki bizim bir gücümüz var ve gerçek güç odaklanmış , kayıpsız güç demektir.Bugün bunu düşündüm. NEDEN doğaya hükmedemediğimizi düşündüm. Çözüm çok odaklı bir çözüm değil.Çözüm tek odaklı olmalıydı.Eğer ki birim mükemmel ise , yani sıfır hata ise, ozaman birimler arası hierarşi ile mükemmel bir kontrol kurulabilir.Bunu ilahi mekanizmada da görüyoruz.Meleklerin herbirinin bir görevi vardır. Her nekadar kendi iradeleri varsada (örnek şeytanın başkaldırısı) yorum yapılmaz başka işe karışılmaz. Zaten ilk denge sorunuda şeytanın başkaldırısı ile başlamadımı? Bazen düşünüyorumda şeytanın bize bu şekilde hükmedebilmesi acaba içimizdeki o güdüden çok onunla akrabalığımız olmasın ? Yasak meyvayı yiyinceye kadar insan uslu, meraklı, ama itaatkardı.Şimdi ise baktığımızda kibirli,arsız,başına buyruk,bozguncu ve bencil.Konumunu düşünür isek Şeytan meleklerin en kıdemlisi idi.Yani en özelliklisi, en güçlüsü ve en ilerisi açık olanı.Ve insan ona bir üst olarak geldi.Bu noktada bir şey beni dürtüyor sanki şeytan baz alınarak yaratılmışız, yani mimarimiz aynı ,soyumuz aynıda sanki islah ediliyormuşuz gibi geliyor.Temel aynı olunca yoldan nasıl çıkacağımız aşikar..


Asıl konumuz olan oto-kontrole gelir isek yapmamız gereken öncelikli şey şu..

Basit yaşamak.Basitliğin içersinde odaklanarak güzelliği bulmak.Yolundan sapmana neden olmayacak şekilde ileriye bakmak ama sadece tek birşey için bakmak.Tatları karıştırmak insan oğluna herzaman haz vermiştir ama yalın tatların düzenliği ve dengesi hiçbirşeyde yoktur.Bunu hayatımızın her noktasına uygulamayı başarmalıyız.Dün akşam aradığım cevabı şimdi buldum.
Artık yalın olacağım...

Olabildiğimce,kendimi sevebildiğimce,onurumun desteklediğince......

5 Kasım 2006 Pazar

Kontrolümü kaybediyorum.

Şuan sıkıntıdan o kadar koyuvermişliğim var ki kendimi yemeye ve düşünmeye verdim desem yeridir.Aslında bir seyehate ihtiyacım var.Sanırım bu içinde bulunduğum kıskaç beni çok sıkıştırdı.Neyse bir yerden deleceğim bunu Ama oturup düşünmek istiyorum. Yağmurun altında yürüyüp neler oalcağını kesitirp kendimde yine o gücü bulmak istiyorum.İlaca bağlı imişim gibi hissediyorum.Bu beni sinri ediyor. Bu gün yarın derken sanrım ciddi bri düzenleme yapmam gerek.Hatta kesinlikle yapmalıyım ama bunun için gücü nereden bulacağım ?Zayıf hissediyorum kendimi . Kontrolümü yeniden ele almalıyım Bunu kesinlikle yapmalıyım...

İç ihtiyaç

Bir arkadaşım ile konuştum uzun bir süre boyunca.Kısa kestik konuyu ve özetledim.Hayatında neler istediğini hiç bilememiş.Neyi nezaman yapması gerektiğini hiç kavrayamamış.Yaşı gelmiş ama aklı geriden eksikleri topluyor.Bunun sebebine baktığımda ciddi bir yozlaşma sonucu değer yargılarında uzaklaştıkça kendimizi anlamakda zorluk çektiğimizi ,kendimizden koptuğumuzu görüyorum. Ne acı nereden geldiğini bile hatırlamakda zorlanan bireyler haline gelmek.Şuan ki durumumu değerlendiremk istiyorum. Nasıl ki az yemenin ömrümü uzatacağını bilsemde engel olamıyorsam yada kilo vermek için az yemem gerektiğini bilsemde engel olamıyorsam Sanırım insanın benzeri gündelik hazlara ihtiyacından dolayı sürüklenmek kaçınılmaz olmuş.Belkide çocuklarımıza daha küçük yaşta iken gerçek hedeflere ulaşılmasının zor olduğunu ve bu zorluğu aşmanın ne kadar ulvi olduğu konusunda dayanıklılığı,kararlılığı ve sağduyuyu sağlayacak eğitimleri vermeliyiz..