10 Mart 2010 Çarşamba

İş başında 5

Şirkete geldiğinde hala aklında kelebekler uçuşuyordu.
Kendince edindiği disiplinle zihnini odaklanmaya zorlasada kendini gülümsemekten ve şükretmekten alıkoyamıyordu.

Masasına oturduğunda sanki zamanda bir kırılma yaşadığını hissetmişti.Olan bitenlerle kendini bir anda daha pozitif ama farklı yada yabancı olacak kadar pozitif bir akıştan devam ederken buldu.

Çevresine baktı .Geldiğini kimse farkında değildi. Aslında farkında olup tepki vermemeyi seçmişlerdir diye düşündü.Arkasından küçük hatalarını bile raporlayacaklarını bildiğinden  izinli olarak hareket ettiği için kendini tebrik etti.

Aslında içinden hiçbir iş yapmak gelmesede bundan gocunmuyordu. Projede üzerinden yük kalkmış, her nekadar kendi sorumluluğunda olmasada  stratejik bazı bilgilerin değerlendirmesini yapıp gerekli yerlerle paylaştığı için psikolojik olarak konumunu güçlü tutmuştu. Sandalyede arkasına yaslandı ve ekrana bakarken çok farklı şeyleri düşünmeye başladı. Sandalyenin biraz laçkalaşması dikkatinden kaçmamıştı. Sanırım vermesi gereken kiloları olduğunu artık eşyalar doğaları ile yüzüne vuruyorlardı.

Öğle yemeğine çıktığında alıştığı şeyleri yapmaktan gocunmadı. Sanki bu tür küçük alışkanlıklar hayatının kontrolünü sağlamakta ona destek ve güven veriyordu. Sürüklenmekten bıkmış bir insanın kararlarınında katı ve kesin olması gerektiğini savunurdu. Bunu da kendi hayatında kontrolü elinden bırakmayarak uygulardı. Yemek faslı her zamanki gibi geçmişti. Sadebir yemek , sabit hızda tüketim. Göz teması olmaksızın, sohbet olmaksızın. Yinede öğle saati günün en sevdiği saatiydi çünkü tüm gün çalıştığı o yapay ışıklandırmalı hangardan sonra açık havada olmak ve bu saati beklemek ona moral ve motivasyon olarak oldukça iyi geliyordu.

Bahçeye çıktığında kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. Kurşuni hava ona yine yoğun duygular pompalıyordu.
İçinde fazla birşey kalmadığını düşünerek düşünceleri sanki eli ile itermiş gibi çıkartıp attı aklından. Bahçenin girişinde iken bir göz gezdirdi çevresine. Ayaktaki insanları , grupları görmek gayet alışıldıktı.
Onlara dahil olmaksızın kendine kalmayı düşündü. en azından gerçekten sohbet etmek isteyeceği biri gelinceye kadar. Sakin bir şekilde tentenin dışındaki tahta sıralara yöneldiğinde yağmurdan dolayı ıslak olduklarını fark etti.Gerçi dert değildi, her ne kadar göze batsada gençliğinde yaptığı gibi sıranın sırt kısmına tünemeyi uygun buldu. çevresine son bir kez baktı ve telefonu eline alıp müziği açtı. Kulaklıklarını taktığında sanki  bir kapıdan geçmiş ve çevresindeki herşeyi bir ekrandan izliyordu. en azından bu hisse kapılmıştı.
Eşikten geçmeden önce fark ettiği son şey çevresindeki herkesin üşüdüğü ama sadece sigara içmek için dışarı çıktığı idi. Müzik eşliğinde insanları incelemeye odaklandı. içindeki müzik ve kulağındaki ile gördüklerinin senkronu oldukça değişik bir panaroma sunuyordu hayattan. Bunda birazda dinlemeyi tercih ettiği türlerinde ve parçalarında etkisi vardı. Yinede gördüklerini sadece incelemeyi tercih ediyordu .İnceleme yapmak dışındaki zamanlarında bu şekilde bir sosyal topluluk arasında bulunmak onu rahatsız etsede şuanda arka bahçede yürüyüşe çıkıp tamamen yalnız kalmakda işine gelmiyordu. Arada bir bile olsa güzel giyimli bayanların seksi görünümlerini göz ucu ile takip etmenin hormonlarını dürtüklemeye yeteceğini düşündü.

"İş çıkmaz " dedi kendi kendine. iş yerinden hiçbir kadına dişi olarak yaklaşmayacağını kendine şart koymuştu. Böylelikle çıkabilecek çatışma ve sorunlardan uzak durduğu gibi aklınıda temiz tutabiliyordu. Kendi kendine birazda itirafta bulunmuyor değildi hani. Bu ortamdaki yada benzerlerindeki kadınların kendilerini sınıf olarak yüksekte görmeleri onu hem kızdırıyor hemde iğrendiriyordu.Şiddetle red ettiği şeyin sebebi aslında farklıydı ve bunu biliyordu.

Kızması aslında kendine idi. Belkide cahil , sığ ve vurdum duymaz olmayı istemeliydi. Acınası bir hayatı kesinlikle yoktu ama bir yıldız gibide parlamıyordu. Gerçi onun yıldız tanımıda herkese göre farklıydı. Yapılabilecek birşey olmasada , değişecek hiç birşey , yinede isteyebilirdi sıradan olmayı, kaçışı olurdu belkide. Diğer yandan farkındalılığın acısını çektiğinide biliyordu ve bundan dolayı gururulanmıyor veya güçlenmiyorda değildi. Acılarının yada kayboluşlarının  bir tür uyanışa giden yolda olduğunu ve "fazlasını istiyorsan bedelini ödersin" kuralına uyduğunu da kabullenmişti. Bütün bunlar gözünde kült bilimkurgu filminin ünlü sahnesi canlanmasına neden olmuştu

Kırmızı mı,  mavi mi ?

"Bu düşünceye dalmak için doğru zaman değil" diye takrarladı içinden. Tekrar iş başına dönmek için güvenlikten geçerken aklına hep aynı konular hakim oluyordu.

Sırada ne olduğunu merak ediyordu. Evet  fark ettiği buydu. Bir sonraki olacak olan hayatını olumlu mu olumsuz mu etkileyecekti. Daha doğrusu olumsuz olsa bile çevirebilecekmiydi ? Bunları düşünerek boşluğa bakarak ve bir robotmuşçasına cam asansöre bindi.
Önündeki ufak tefek kızı alansal olarak boğmamak için kendini cama yapıştırmıştı. Kimse ile göz göze gelmek istemiyordu. Nerede ise soluğunu bile tutuyordu. O küçücük alanda sosyalleşmek istemedi...

İşten çıktığında otoparka yürümek bir kurtuluş yolu, gün filminin finaline uzanan bir sahne gibiydi. Bazen saatlerin geçmesini sırf bu yüzden istiyordu, bu ana ulaşmak için. Her ne kadar ağırdan alıp jeneriğe fırsat tanımayı düşünsede, bir an evvel oradan uzaklaşmak geçiyordu içinden. Arabasına, güvenli ve artık kimseye hesap vermeyeceği alana dönmek istiyordu. Çıkıştaki hafif rampaya yönelirken onu gördü. Bu ortamda nadir olarak beğendiği ve göreceli olarak mütevazi gözüken bir kızlardan biriydi. Üzerinde durmak istemedi bu anın , selam vermekle yetindi. Gülümsemeyle birlikte aldığı karşılık içini bir yeni yetme gibi ısıtsada kendini koyuveremeyeceğini biliyordu. Yoluna devam etti.

Aklındakilerle yürüdü otoparka, arabasına.
Arabanın kapısını  kapatana ve müziği açana kadarda herşey asılı kaldı içinde, aklında ......

Hiç yorum yok: