8 Şubat 2010 Pazartesi

Anlamazdım...

Eskilerin evlilik anlayışını anlamazdım.
Görünüşün nerede ise 3. planda olduğu
görevlerin ve rrollerin belli olduğu
sadece belli amaçların kesiştiği evlilikler.

Şimdi anlıyorum aşk romanlarının neden yazıldığını.
Hikayelerin neden ballandırılarak
acıların ise abartılarak anlatıldığını.

Aslında tek amaçlanan bize flört etmeyi öğretmek.
Oynamamız gereken rollerin neler olduğuna dair ip uçları.

Aşk yok aslında , çiftleşmeye hazır olma halidir aşk.
Uyaranların tavan seviyede salgılandığı
mantık devrelerinin kapanıp iç güdümüze döndüğümüz durumdur aşk.

Sevgi benimsemektir, hayatın bir parçası gibi benimsemek ve hep orada olmasını istemek.
Olduğu şekilde muhafaza etmek için çaba göstermektir.
Bunun için ona saygı duymak ve var olabileceği bir alan vermektir.

Mekanizmalar ne kadar karmaşık gözüksede aslında olan biten basit.
Hayatta aynı hedefi bellemiş bir eş.
Seçilen yolda ayrı düşülmeyecek bir eş.
Çocuğunda görmeyi umduğun ama görmek istemediğin yönlerinede katlanabileceğin bir eş.
İçinde çiftleşme arzusu uyandırabilecek kadar uygun bir eş.

Eğerki hayat denilen mücadelenin nedenini ve anlamınıda belledi ise iki taraf
evlenmeleri için her türlü şart uygundur demektir.


Herşey bu kadar basit...

Fazlasını aramaya gerek yok.

Hiç yorum yok: