8 Ağustos 2013 Perşembe

Zihinler birliği

Aklı selim her kişinin kabul edeceği şekilde gelişen ve her insanda var olan "belli bir düzene uyma" dürtümüz bizleri, toplum en ufak birimini dahi içerecek şekilde detaylandırılmış bir senaryoda, hiç de önem vermediğimiz rollerimiz vasıtası ile yine bize karşı kullanılarak, kendi kendimiz ile çarpışmaya ve çelişmeye açık bir zayıflık haline getirilmiştir.

Bu boşluktan faydalanılarak, halihazırda ayrışma ve kutuplaşmaya meyilli, birlik bilinci ve eşgüdümlü nitelikleri çoktan sakatlanmış olan toplum, yaşadığı bu çözünmeden ancak onu başlangıçda güden ve şekillendiren, detaylardan arındırarak bir bütün haline getiren değerler ve ilkeleri yeniden baş tacı yaparak kurtulabilir.

Bu ilke ve değerler, kişi veya kurum odaklı değil, tamamen varoluşun özüne uygun olarak geniş bir benliği ve bu benlik vasıtası ile dolaylı bir emniyeti odak içerisine alan varoluşun temel hakkı olan fırsat eşitliği ilkesine en sağlam şekilde oturan bir temel taşı şeklinde olup özünde genele hitap etmesinin verdiği ve toplumun bu kapsamda dikkate alınması vasıtası ile parçalanmış ve ayrıştırılmış bir güruhu en güçlü şekilde bütünleşmiş bir bünyeye çevirebilecek yegane birleştiricidir.

Her ne kadar bu her halk veya toplum için farklı bir isim ile ortaya konulsada kökeni aynıdır.

Bizler için ise bu birleştirici Mustafa Kemal Atatürk ve onun şaşmaz ilkeleridir.

Bu ilkelerin ilelebet muaffak olmasının garantisi, içinde farklılıkları güdecek herhangi unsur barındırmayacak kadar ari ve yalın oluşudur.

İşte bu arilik ve yalınlık, bizleri birbirimize herdaim aynı eşit mesafede tuttuğu gibi beklenilenin aksine eşi benzeri olmayan bir şekilde, bizler için karşılıklı güven tesisinde şaşmaz bir klavuz görevide görmektedir.

İşte tüm bu sebeplerden ötürü, bireyin ön plana çıkartılması ve bireysel özgürlüğün tesisi için şahısların teşvik edilmesi, bu özgürleştirme hareketinin kavramsalına ait tanım cümlesinde verilen anlamın tam tersine, bireyleri özgürleştirmeyip aksine toplum olarak "millet" adını almış bu bünyeyi küçük ve yutulması kolay lokmalar haline getirmeyi amaçlamaktadır.

İşte bu sebep ile bireyselliğin kökeni olarak aşılanan ve aslı "bencillik" olan bu çarpıtılmış özgürlük kavramı
bizleri köle etmekten başka bir amaç içermemektedir.

Tüm bunların ışığında denilebilir ki "kurtuluşun ilk adımı bencillikten vaz geçmekle başlar"


Ben, biz olduğumuz için varım... *




* UBUNTU

Hiç yorum yok: