26 Ekim 2006 Perşembe

Aranıyorum !

Birileri değil ben belamı arıyorum. Bazen bu hayatdan okadar sıkılıyorum ki kafa yapacak birşeyler falan içsemde olaylara farklı boyuttan mı baksam diyorum.
Bu düşüncemi irdelemeye kalkarsak sonuç şu olacak. O kadar yalnız hissediyorum ki kendimi
Yalnızlığım farkında olarak farklı bakış açılarını yakalasam bile bu bana tad vermiyor.
Diğer yandan bakar isek yalnızlığımın farkına varmadan diğer bakış açılarına sahip olsam ne değişecek hadi onu düşünelim.

Valla pek bir bok değişmeyecek nasılsa geçici bir durum ve muhtemel müptelalıkda bu geçici durumun kalıcıya tercihi ile başlıyor.

Çizgiyi farklı bir açı ile ele alır isek o zaman başka birşey çıkıyor. Ya bakış açılarındaki çeşitlilik olarak baktığım nüanslar yeterince derin değilse ?
Doğaldır ki bu gibi durumlarda kendimi tatmin edecek farklılıkları yaşadığımı sanırken sanırım koca bir yalanın tepesinde oturupda kıçıma giren piramidin ucunu farkında olmamak büyük bir ayıp...

Peki ne öğreniyoruz ? bakış açısı ve derinlik dediğin şeylerin öyle 2 dk yada yarım ömürde elde etmesi güç şeyler olduğunu ve gerçekden farklılığı yaşamak istiyorsak ,yalnız kalmakdan korkmamamız gerektiğini çünkü her düşüncenin , her dimağın bir kapı olduğunu kabul etsek de bunun beynimize aldığımız her kırıntısının beynimizde düşünsel boyutda parazit yaptığını , bu parazitin üstesinden gelmek için ise oldukça usta olmak gerektiğini artık biliyoruz.

Peki ben ?
Benim korkum yalnız kalmak bunu farkındayım. Öyle karanlıkda kalmak aydınlıkda kalmak falan değil. Benim yalnız kalmam beynimin kişiliğimin dimağımın yalnız kalması. aklımdaki her girintiyi ve çıkıntıyı sadece kendi okuyacağım bir haritaya aktarmak....
İşte benim korkum bu..... DEMEDEN ÖNCE

Birde şuna bakalım. Neden düşüncelerimi başkasına açıyorum ? nedir beklentim ?
Taktir görmek, kabul görmek ?onaylanmak ? neden başkalarına ihtiyaç duyuyorum ? Bu bir öz güven sorunumu ? Yoksa üstesinden gelemediğim kontrolü zor beynimin bir ihtiyacımı?

Gerisine sonra devam edeceğim bir anda bu kadar adım atmak koşmaya benzemiyor .. Komple karanlıkdayım çünkü.

7 yorum:

klaros dedi ki...

düşünceler beynin kıvrımlarında saklı kaldıkça, paylaşılamadıkça zarar verirler.kişinin düşüncelerini bir kağıda dökmesi bu zararı bir nebze indirger fakat bir kişiye aktamak paylaşmak kişiyi hafifletir. bu da tamamen güven duyma isteğinin dürtüklemesidir.özgüveni ; başkasına duymak istediğin güvenle yoğurmak istersin..bu karanlıkta olmak ve evet koşmak demek değildir.bu ışığını uzaktan gördüğün ve içgüdüsel olarak yürüdüğün bir yoldur.yolun hep aydınlık olsun........

RE-L124c41+ dedi ki...

insan ruhunun aydınlanmaya ihtiyacının olduğu bir gerçek.ancak aydınlığı ararken nedense yalnız olmak istemeyiz.kendimizi birşeylere karşı ispatlamak sanki zorunluluğumuzmuş gibi gelir..

Ghostmayer dedi ki...

aydınlanma yolund ayalnız olmak istemiyişimizin sebepleri çeşitli aslında.


Örneğin , koca bir bilinmezlikle karşı karşıya kalmak veya bilinmeyenin sürüklenmesinde tek olmanın bir tür kontrol altına girme olması ya da kişinin yeni halindeki tek varlık olması onu bir tür yalnızlığa sürükleyecek olması veya anladıkları ve kavradıkalı ile ne kadar doğru olduğu endişesi vs vs vs...

Daha çok da olabilir...

RE-L124c41+ dedi ki...

yalnız kalmanın dayanma gücünü azaltacağını söylüyorsun belki de..ama bence çok zeki bir insanın zekasını kanıtlayacak bir kişi bulamadığında hayalkırıklığına uğramasını tanımlıyorsun yazdıklarında...bunu da kısaca boşluk olarak nitelendiriyorsun.birilerine karşı ispatlamak duygusu hepimizde var olan bir çeşit içgüdü bile olabilir...

Ghostmayer dedi ki...

Bu ne yaman egodur bahsettiğin?

kişi bir başka kişiye dediğin şekilde ancak rekabet ortamında ihtiyaç duyar.

Örnek vereyim karı koca kavgaları o çifti alıp inanlardan izole bir ortama sadece ikisi şeklinde koyunca min 80% azalacaktır kanaatindeyim.


Kişi diğer kişilerin varlığındaki izlerle güdümlenir.

Ya bu izleri ister ya da izsizliğe öykünür...

RE-L124c41+ dedi ki...

bahsettiğin çift insanlardan izole bir ortamda eğer birbirlerine ihtiyaç duyarlarsa,kavgaları görünürde azalacaktır.ama ikiside kendisinin doğru olduğunu düşünmeye içten içe devam edeceklerdir.rekabet aslında yok olmayacaktır.insan bencildir çünkü.asla da değişmez.ego dan bahsedecek olursak insana yaşam gücü veren de odur.bize düşen onu dizginlemeyi bilmek onu yok etmek değil.ego ruhlarımıza yaptığımız bir övgüdür

Ghostmayer dedi ki...

Hani zorla övdürüyorsunuz ya ruhumu sinir oluyorum size.

nerede o mütevazi yaşamlar ?

Şartmı bir yarış atı gibi dolu dizgin gitmek ?