20 Ekim 2009 Salı

Aklımı dolduranlar

Loş bir ışık.
Ruhuma ait olmayan bir tınılar dizisi.
Rahat bir koltuk ve onunla tezat bir oturuş.
Gözlerimin içine içine gelen beyaz sayfaların hayali.

Beni sürüklüyor.
Bilmediğim halde biliyorum.
Görmediğim halde tanıyorum.
Duymadığım halde çalabiliyorum.

Ruhuma yabancı , bana benliğime bir sancı.
Gerisine ise ..

Yalancı.


Gitgelleri hissediyorum sanki göğüsümdeymiş gibi.
Korkunun kokusunu almak gibi güdülerimi biliyorum.
Artık her birine bir av gibi bakıyorum.
Beynimin , beslenmesi için düşüncelerini,
benliğimin beslenmesi için ruhlarını,
bedenimin beslenmesi için etlerini alıyorum.

Birer türdeşden çok birer av oldular.
Sömürülmek üzere yaşayan
sürüler halinde var olan.
Herbiri birer kahraman
her biri birer teklik.

Eşsizliği anlamış değiller.
Maymunlar gibi taklitten başka birşey yapmıyorlar.
Her biri bir diğerini taklit ediyor.
Saygı hak etmeyen konuşan et parçaları hepsi bu.

Kendilerini o kadar çok şey zannediyorlar ki
aslında hiçbirşey olmadıklarını farkında değiller.

Yüzlerine gülümseyip onları avlamak...
Bunu hak etmiyorlar ama istiyorlar.
Oynadıkları oyunun ne demek olduğunu farkında değiller.

Neyin bedelinin ne olduğunu bilmeden
sadece yapıyor, ediyor ve istiyorlar.


Doyuruyorum benliğimi.
Leşlerim leş olduklarını bile farkında değiller.
Tüketmeyen bir tüketiciyim.
Tüketememde...

Ben onların tükenmişlikleri ile besleniyorum.

Hiç yorum yok: